

Aslında bir soru sormak istiyorum. Ama sorudan önce, bugün içimde olanı söylemem gerekiyor. Bugün, 15 yaşındaki bir erkek çocuktan neredeyse 48 saattir haber alınamadığını öğrendim. Korktum. Bahsettiğimiz aile; eğitimli, kültürlü, bilinçli dediğimiz bir aile. Hani deriz ya, mürekkep yalamış diye.
Peki eksik neydi? Ailenin mi, çocuğun mu fazlası vardı?
Asıl soru şu: Biz bugün iletişimi nereden kuruyoruz? Birbirimizle mi? Ailemizde
mi? Eşimizle, çocuğumuzla, anne babamızla mı?
Yoksa… Dur bir bakayım deyip sustuğumuz bir ekrandan mı?
En fazla kime susuyoruz biliyor musunuz?
Kendimize. Bunu nereden biliyorum? Ukala olduğumdan değil, çok
bildiğimden hiç değil. Sadece görüyorum. Üç maymunu oynamıyorum. Görüyorum.
Duyuyorum. Konuşuyorum.
Susmayı da düşünmüyorum. Şimdi buradan şuraya geliyorum:
Akran Zorbalığı: Çocuklar Arasında Olur denilip
geçilemeyecek kadar ciddi bir konu akran zorbalığı, çocuklar arasında olur
cümlesiyle geçiştirilecek bir mesele değildir. Çünkü bu cümle, çoğu zaman bir
çocuğun sessizce taşıdığı korkunun, utancın ve yalnızlığın üstüne çekilen kalın
bir perdedir.
Zorbalık sadece vurmak değildir. Görmezden gelmektir.
Alay etmektir… Lakap takmaktır. Dijitalde linçtir. En tehlikelisi:
normalleştirilmesidir. Bir çocuğa takılma, şaka yapıyorlar dediğimizde ona şunu
öğretiriz: Canın yanıyorsa sus, rahatsızsan katlan, yalnızsan kimseyi rahatsız
etme.
Burada sorumluluk sadece zorbalığı yapan çocukta
değildir. Gören ama susan yetişkindedir. Büyütmeyelim diyen idarecidedir. Bizim
zamanımızda da vardı, diyerek geçiştiren sistemdedir.
Zorbalıkla baş edemeyen çocuk zayıf değildir. Onu
koruyamayan ortam yetersizdir. Bir çocuğun okula gitmek istememesi, içine
kapanması, öfke patlamaları ergenlik diye etiketlenemez.
Bunlar bazen bir yardım çağrısıdır. Ve yardım çağrılarını
duymayan her yapı, bu sessizliğin ortağıdır. Akran zorbalığıyla mücadele afişle
olmaz. Net duruşla olur. Kararlı yaptırımlarla olur. Samimi takiplerle olur.
Çünkü çocuklar söyleneni değil, izin verileni yapar.
Ve son olarak şunu açıkça söyleyeyim: Üç maymunu oynamaya
devam edersen… Profesyonel desteğe; bırak ya, ben deli miyim? diyerek burun
kıvırırsan, bir gün o burnunla duvara toslarsın.
Bugün benim bahsettiğim ailede yaşandığı gibi ve yarın
senin hayatında yaşanabileceği gibi...
Sağlam temeli olmayan bugünün, yarını olmaz. O yüzden
soruyorum: Üç maymun mu? Yoksa rota danışmanlığı mı? Düşünüle!
Diyeceklerim bu kadar. Anadoluhisarı’ndan saygı ve hürmetle, sağlıcakla
mutlu yarınlar efendim.