Kurban
Bayramını geride bıraktığımız bu günlerde öncelikle herkesin Bayramını
sevdikleri ile berber sağlıkla geçirdiğini umut ederek biraz eski bayramlardan bahis
etmek istiyorum. Zamanın akıp giden çarkı içinde çocukluğumuzdaki bayramlar mı
başkaydı? Biz mi Büyüdük? Zaman mı değişti? Bilmiyorum ama şimdilerdeki bayramlar bir
tatil ve dinleme süresi haline dönüştü. Değişen zamanla insanların hayatı koşturma
döngüsü içinde yaşaması dolayısı ile bayram tatillerini kısa bir ara verme
molası olarak görmesi gibi algılamak gerekmekte belki de. Eski bayramları
yaşayan bir nesil olarak bayramlar biraz eksik, biraz hüzünlü, biraz o eski
neşesini yitirmiş gibi sanki. Bu iki şekli de yaşayan bir nesil olarak bir
duygu karmaşası esiyor ruhumuzda hep o eski bayramlar diye özler ve arar
oluyoruz.
Bayramın
gelmesine daha bir hafta zaman vardı. Bayram demek bizim için hatırlamak, bir
araya gelmek, hazırlıklar, yeni şeyler almak, mutlu olmak demekti. Hazırlıklar
Annem ’in bayram için evi baştan aşağı temizlenmesi ile başlardı. Cam, çerçeve;
köşe bucak temizlenir, perdeler yıkanırdı. Eve gelen misafirlerin evi temiz
görmesi önemliydi. Şimdilerde olduğu gibi otomatik makinelerin olmadığı, bir
sağa bir sola dönen merdaneli makinelerde, tüllerin bir önce ki geceden ilaçlı
sularda ıslatılarak temizlendiği o günlerde bu işleri yapmak biraz zaman alırdı.
Temizliğin bitmesinden hemen ardından Bayram alışverişine çıkılırdı ki bu benim
en sevdiğim aktivite idi. “Bayramlık” alımı tabiri ile Avm’ lerin olmadığı o zamanlarda
İstanbul’ da yaşayanların alışveriş için gittiği belli yerler vardı. Durumu iyi
olanlar Şişli, Osmanbey, orta hallice
olanlar Eminönü civarlarına giderlerdi. Ailenin ev küçük bireyi olarak istediğim
kıyafet alınmaya çalışılır, eğer çok pahalı ise annem elbisenin aynısını aldığı
kumaşla bana göre dikerdi. Bayram arifesinden 60 kat açığı yufka ile annem
baklavayı hazırlar, şerbetini akşam geç dökerdi. Bayramda daha taze olması
için. Benim en sevdiğim yeri orta kısmı olan en kallavi yeri idi. Zeytinyağlı
dolmayı pişirip soğumaya bırakırken içinden aşırmak en sevdiğim şeylerdendi. Arife
günü son olarak bayramlıklar ütülenir, yeni ayakkabılar başucuna konurdu. Onları
giymek için sabırsızlanırdım. Bayram demek güzel ve itinalı olmak demekti.
Aksama doğru banyolar yapılırdı.O zamanlar “Arife suyu ile yıkanmak” diye bir
tabiri vardı aklımda kalan annemin. “Arife günü yıkanmak iyidir.” derdi. Bizde
uyardık. Bayram sabahı erken kalkan
annem, evi toplar, babamın bayram namazına gitmesi ile kahvaltıyı hazırlamaya
başlardı. Kahvaltılar daha bir özenli hazırlanır, o güne mahsus her zaman
alınmayan kahvaltılıklar alınmaya çalışılır, damaklarda da bayram olsun
istenirdi. Annem hemen radyoyu acar, o zamanın tek radyo kanalı olan TRT den
yayınlanan Bayramlara mahsus Mustafa Kandıralı’nın klarnet resitali evin içine
eğlenceli melodilerle yayılır, neşeli bir hava esmeye başlardı. Namaz dönüşü
babamın getirdiği sıcacık ekmekle kahvaltıya oturulur, annemin hazırladığı
güzel lezzetlerle kahvaltımızı ettikten sonra bayramlıklar giyilir, bayramlaşma
faslına gelinirdi ailecek. Babamın verdiği harçlığı almanın sevinci dolardı
içime. Bu el öpme seremonisini severdim. Bayram ilk günü, komşu çocukların kapıya
el öpmek için geldiğinde verilmek üzere o güne mahsus fazla bozuk para
bulundurulurdu. Aileden çocuklar için bayram harçlıkları ütülü, kumaş, güzel mendiller
içine konurdu. Bayramın ilk günü öğleye kadar gelenler beklenir. Birkaç mahalle
büyüğü ziyaret edildikten sonra Zeytinburnu’nun da oturan anneanneme giderdik.
O zamanlar toplu taşıma bu kadar gelişmiş olmadığından gitmek 2-3 saati bulurdu.
O gün orada kalabalık curcuna ile geçerdi dayımlar, teyzemler kuzenler herkes
birbirini görürdü. Ertesi gün dönerdik. Sakarya’dan diğer dayım gelirdi. O
küçücük evlerde neşeli, kalabalık sofralar kurulur, yenilir, sohbetler, edilir,
özlem giderilirdi. Bizde çocuklar aramızda oynar, harçlıklarımızı almanın
sevinci ile bayramı geçirirdik. Çocukluğuma dair bir bayram anlattım.
Şimdilerde bu ritüeller zamanın getirisi ile azalmakta maalesef belki bir tebessümle
belki de biraz o günlere olan özlemle şimdilerde olmayan hüzünle aradığınız
zamanlar silsilesi gözlerinizin önünden geçmiştir. Hiç Kimsenin unutulmadığı
sevdi dolu günleriniz olsun. Esenlikle
kalın.