
Beykoz, tarih boyunca İstanbul’un nefes aldığı, doğasıyla, insanıyla ve köklü geçmişiyle ayrıcalıklı bir ilçe oldu. Her mevsim ayrı güzellikler sunan bu topraklarda değişmeyen tek şey, insanların memleket sevgisi ve dayanışma ruhu oldu. Ancak bugünlerde Beykoz, yeniden bir değişim döneminin eşiğinde. Yönetimde yaşanan dönüşüm, sadece siyasi bir gelişme değil; aynı zamanda Beykoz’daki dengeleri de değiştirecek türden oldu.
Başkan Alaattin Köseler davasının görülmesini beklerken, Vekaleten görevi üstlenen Özlem Vural Gürsel, saha çalışmalarına iktidar partisi çatısı altında devam ediyor. Bu yeni tablo, Beykoz’da siyasetin renginden çok, insanların nasıl bir yönetim anlayışıyla yola devam edileceğine odaklanmasına neden oldu. Zira artık Beykozlular için parti farkı değil, hizmetin samimiyeti ve sürekliliği önemli hale geldi. Beykoz’un asıl gücü, artık tam da bu karmaşanın içinde kendini gösteriyor. Çünkü bu siyasi hareketlilikten yorulan Vatandaş, bağımsız olarak ilçesinin huzurunu ve gelişimini öncelikli görüyor. Bugün mahallelerde konuşulan, kimin hangi partiden olduğu değil; kimin gerçekten Beykoz için emek verdiğidir.
Bu kargaşada olan Beykoz’a oluyor. Hizmetler polemik çözümlemeye çalışmaktan gecikiyor, maalesef Beykoz kaybediyor. Olan oldu, artık önümüze bakma zamanı diye düşünüyorum. Yönetimdeki değişiklikler gelip geçici olsa da, bu kentin insanları arasındaki dayanışma ve Beykozluluk Bilinci hep kalıcı. Eğer bu süreçte sesler duyulur, herkesin emeği değer bulursa; kazanan yalnızca Beykozlu olur. Çünkü Beykoz, farklı seslerin bir arada harmanlandığı, emeğe, emekçiye köklerinden bağlı bir ilçedir.