Gönül
dostlarım bugün kendimden bir şey yazmayacağım. Ümmet olarak millet olarak
yaşadığımız şu dünyada bizi biz yapan değerler vardır; o değerlere her zaman
ihtiyacımız var. Bu değerler; adalet, ahde vefa, İnsanlık, merhamet. Aşağıda
anlatılan kıssada bunları bulacaksınız.
Kur’an-ı
Kerim birçok yerde bu dört kavramı (ismi) sık sık zikreder.
Şöyle ki;
”Allah’ın ahdini az bir karşılığa değişmeyin! Şayet anlayan kimseler iseniz,
şüphesiz Allah katında olan (sevap) sizin için daha hayırlıdır. Nahl: 95
Yetimin
malına, rüştüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz
sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir. İsrâ: 34
Andolsun ki
daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi.
Allah’a verilen söz mesuliyeti gerektirir! Ahzâb: 15
Şimdi
gelelim gönül dostları Kıssaya:
Hz. Ömer
arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler.
Derler ki:
-Ey halife
bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine
getirin.
Bu söz
üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek:
-Söyledikleri
doğru mu? diye sorar.
Suçlanan
genç “Evet doğru!” deyince Hz Ömer, “Anlat bakalım nasıl oldu” diye sorar.
Bunun
üzerine genç anlatmaya başlar:
-Ben
bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber
gezmeye çıktık. Kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi.
Hayvanlarımın
arasında bir güzel atım var ki, dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne
yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım.
Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı ve atım oracıkta
öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü. Kaçmak
istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı. “Durum bundan ibaret” dedi.
Bu söz
üzerine Hz Ömer, söyleyecek bir şey yok. Bu suçun cezası idam. Madem suçunu da
kabul ettin…
Bu sözden
sonra delikanlı söz alarak:
-Efendim bir
özrüm var. Ben memleketimde zengin bir insanım. Babam rahmetli olmadan, bana
epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda
kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz, yetimin hakkını zayi ettiğiniz
için Allah indinde, sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin verirseniz, ben emaneti
kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.
Hz Ömer
dayanamaz, der ki:
-Bu
topluluğa yabancı birisin. Senin yerine kim kalır ki?
Sözün
burasında genç adam ortama bir göz atar ve
-Bu zat
benim yerime kalır, o zat Hz peygamber (s.a.v)
Efendimiz ’in en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelen Amr ibni Asr’
dan başkası değildir. Hz Ömer, Amr ‘a dönerek
-Ey Amr!
Delikanlıyı duydun, der.
O yüce
sahabi:
-Evet, ben
kefilim der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün
sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber gelmez. Medine’nin ileri
gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr İbni Asr’a
verilecek idamın yerine, maktülün diyetinin verilmesini teklif ederler;fakat
gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.
Hz. Ömer
kendinden beklenen cevabı verir, derki:
-Bu kefil,
babam olsa fark etmez, cezayı infaz ederim.
Hz. Amr ibni
Asr ise tam bir teslimiyet içerisinde,
-Biz de
sözümüzün arkasındayız.
Bu arada
kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz Ömer
gence dönerek der ki,
-Evladım
gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı. Neden geldin?
Genç vakurla
başını kaldırır ve:
-Ahde
vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der.
Hz. Ömer
başını bu defa çevirir ve Amr ibni Asr’a der ki:
-Ey Amr, sen
bu delikanlıyı tanımıyorsun. Nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?
Amr ibni
Asr:
-Bu kadar
insanın içerisinden beni seçti. “İnsanlık öldü.” dedirtmemek için kabul ettim
der.
Sıra
gençlere gelir derler ki:
-Biz bu
davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer:
-Ne oldu
biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz. Ne oldu da
vazgeçiyorsunuz?
Gençlerin
cevabı dehşetlidir:
–
Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz, diye.
“Biz
emâneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar, bunu yüklenmekten
çekindiler, (mes’ûliyetinden) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o, çok
zâlim (ve) çok câhildir.” (el-Ahzâb, 72). “İnsan, hayrı istediği kadar şerri de
ister. İnsan çok acelecidir!” (el-İsrâ, 11)
Selam ve dua
ile…