Sizin hiç yolunuz yılana düştü mü?
Bu soruyu okurken, yüzünüzdeki tuhaf bakışları görür gibiyim.
İlk ben sordum, siz beni boş verin. Burada bir gülen yüz emojisi var bilin.
Evet!
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı
arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak
üzereyken bir an göz göze gelmiş. Yaradan’a olan aşkı -yılan bile olsa-
yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılan da duygulanmış ve dile
gelmiş.
”Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik
edeceğim” demiş.
Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında
bir altın lira ile dönmüş ve” Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın
lira vereceğim!” demiş.
Oduncu altını bozdurmuş ve evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi
dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok
çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu her gün o
kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış.
Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına
gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış.
Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış.” Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle; yılan
sana altın verecek!” demiş.
Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış,
sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de
kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikâyenin gerçek olduğunu
görünce hırsa kapılmış,” Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!”
diye düşünmüş.
Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış,
ıskalamış ama yılanın kuyruğunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı
sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oğlu gelmeyince oduncu iyice
endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına
gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılan da o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar
içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde
cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı…
” Hatalı olan oğlum olmalı!” demiş ve yılandan özür dilemiş.”
Tekrar dost olalım!” demiş.
Yılan ise acı acı gülümsemiş:
”Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de
bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!” demiş.
Hülasa; yılan yılan olalı eğriliğine rağmen, doğru bir laf söylemiş. Yılandan vefa ummak;
kasaptan baklava istemeye benzer.
Yolunuza yılan çıkmasın, çıkarsa da kanmayın. Kalın sağlıcakla...