30 Ağustos Zafer Bayramı, Türk milletinin bağımsızlık destanının en güçlü sayfalarından biridir. Yalnızca askeri bir zafer değil; aynı zamanda bir ulusun var olma iradesinin simgesidir. Sakarya’dan Dumlupınar’a uzanan o meşakkatli yolculuk, bir milletin yokluk içinde ayağa kalkışının ve kaderine sahip çıkışının öyküsüdür.
Bu
zaferin en önemli sembolü ise, hiç kuşkusuz, Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Kocatepe’de çekilen o ikonik fotoğraf, yalnızca bir komutanın görüntüsü
değildir. O fotoğraf, milletin bağımsızlık özlemini, kararlılığını ve yeniden
var oluşunu temsil eden bir hafıza abidesidir.
Ne var
ki, bu yıl yayımlanan bazı kutlama mesajlarında Atatürk’ün bu tarihi
fotoğraftan çıkarıldığını gördük. İlk bakışta sıradan bir görsel tercihi gibi
görünebilir. Ancak, tarihin ruhuna dokunan, hafızaya müdahale niteliği taşıyan
son derece sorunlu bir yaklaşımın yansımasıdır.
Çünkü
Atatürk’ü fotoğraftan silmek, yalnızca bir figürü silmek değildir. Bir milletin
ortak hafızasından, bağımsızlık mücadelesinin en önemli simgesini eksiltmektir.
Tarihi liderleri görmezden gelmek, onları yok saymak ya da hatıralarından
arındırmak, sadece geçmişe değil, geleceğe de zarar verir. Unutulan ya da
unutturulmak istenen her şey, aslında toplumsal belleğin zayıflatılması
anlamına gelir.
Bir
zaferin merkezinden Atatürk’ü çıkarmak, zaferin kendisini eksiltmek demektir.
Çünkü 30 Ağustos, Atatürk ’süz düşünülemez. Zaferin planını yapan, ordusuyla
birlikte uygulayan, milletine güvenerek bu toprakların bağımsızlığını sağlayan
kişidir o. Dolayısıyla, Atatürk’ süz bir 30 Ağustos, tarihe, hakikate ve
milletin ortak değerlerine aykırıdır.
Bugün
yapılması gereken, o büyük lideri silmek değil; tam tersine, onun mirasını yeni
nesillere daha güçlü bir şekilde aktarmaktır. Zira tarih, unutanlardan değil,
hatırlayanlardan yana taraf tutar.
30
Ağustos’u hakkıyla kutlamak, yalnızca bayrak sallamakla değil; o bayrağın hangi
fedakârlıklarla dalgalandığını bilmekle mümkündür. Atatürk’ü tarihin kenarına
itmeye çalışanlara en güzel cevap ise, onu her zamankinden daha çok hatırlamak,
daha çok anlatmak ve daha çok sahiplenmektir.
Saygılarımla
Neyir
Erkan Şişman