Yeni yıl demek; yeni başlangıçlar, yeni hedefler demek…
Eşiğindeyiz yeni yılın... Son günlerindeyiz artık, bir yıl
daha bitiyor.
Yaşamını kuşatmış bunca eskinin içinde, yeniye adım atıyormuş
hissi, hiç gerçek olmasa da, iyi gelir insana. Tersliklerin, arızaların,
kötülüklerin, yoksunlukların, savaşların... giden yılla birlikte gideceğini,
bambaşka bir zamanın kendisini beklediğine dair bu ‘his’, önceki
yıldönümlerinde de yaşanmıştır. Ama umutsuz yaşanmıyor sözü boşuna söylenmemiştir,
Yeniye ulaşmanın eskiyle hesaplaşmaktan geçtiği, hayatın her
defasında yüzümüze vurduğu keskin bir gerçek değil mi?
Eski dediğimiz, bir takvim değişikliğiyle geçip gidecek bir
mazi mi, sizce?
Yaşanmış, yaşanmaktadır; ağır yükü, derin izleri üzerimizdedir,
hayatımızın içindedir, bakiyesi sırtımızdadır.
Kaybettirdikleri, kaybettiklerimiz vardır.
Bize yaşatılanların yanında, yaşatılacaklar da o yeni
dediğimiz kapıda ellerini ovuşturarak bizleri beklemektedir.
O eski dediğimiz yıllardan sırtımıza yüklenmiş, yaşamak
ağrısı gibi ruhumuza asılı balyaların içinde neler yok ki:
Tam 8 yıl önce, yeni bir yılın eğlenceli telaşesindeyken
insanlar, bir ücra sınır boyunda savaş uçaklarıyla paramparça edilmiş, adı
kaçakçıya çıkmış yoksul Kürt çocukları...
Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da, yüreğimizin orta yerinde
patlatılmış bombalarla bizden koparılmış kardeşlerimiz...
Çok eski değil daha 2023’ün başında yaşanılan depremde on
şehrimizin yerle bir olmasıyla kaybettiğimiz değerlerimiz…
Ve şu anda bırakın yoksulluğu, açlığın sınır boylarına
savrulmuş milyonları, ülkenin sınır ötelerinde karşılıksız hayallerle, savaş ve
ölüm hamasetiyle karşı karşıya kalan Filistin halkı…
Daha neler neler...
‘Eski’ dediğimiz yıllar, bütün bu saydığımız gerçekliklerle
birlikte keskin bir kılıç gibi tepemizdedir!
2024’ün ‘yeni’ olup olamayacağı, tepemizdeki bu eskinin
kılıcına, boynumuzu uzatıp uzatmamakla ilgili bir şeydir işte...
Yenide ise ulaşılmak istenen; direnmek, mücadele etmek
esastır.
İnsan, ancak direnerek kendisini ve geleceğini yenileyebilir.
Bu uğurda hiç bir şey, hiç bir ses boşa gitmez. Tarihin, çoğu
zaman farkında olamadığımız, hesaba katmadığımız öyle derin bir hafızası var
ki... Kaydettiği her şey, hiç ummadığımız zamanda çalar kapımızı, hatırlatır
kendisini. “Bir şey değişmiyor, boşuna uğraşıyoruz” demeyelim. Hiç bitmeyecek
sandığımız karanlık süreçler, gelip geçecek anlardır sadece. Yeter ki
direnelim; geleceğe dair umudumuzu, anların gürültüsü boğmasın...
Bize yapılanları, bizden koparılanları, yitirdiğimiz can
yoldaşlarımıza olan borcumuzu, verdiğimiz sözleri unutmayacaksak, direneceksek
eğer:
Yeni yılımız eskilerinden daha güzel olsun!
Selam ve dua ile…