Yüce Allah
yaratmış olduğu canlı cansız varlıkların tümüne mahluk (yaratılan), bunların
içerisinden beni Adem’e ise eşref’i mahluk (şerefli varlık) demiştir. Rabbimiz
beni Adem nesline “ey insanlar” diye hitap eder. İnsan; akıllı, düşünen, analiz
yapabilen, öğrenen, bilen, irade sahibi, özgür, sorumlu ve inanan bir
varlıktır. Bütün bu özelliklerinden dolayı insan; diğer canlılardan farklı ve
Allah'ın yarattığı varlıklar arasında seçkin bir yere sahiptir. İnsanı, diğer
canlılardan ayıran en belirgin özellik aklını kullanarak düşünme yetisidir.
Yüce Allah
evrende canlı ve cansız pek çok varlık yaratmıştır. Canlı varlıklar; bitkiler,
hayvanlar ve insanlar olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Bu varlıklar da
birbirinden bazı özellikleri ile ayrılırlar. Örneğin bitkilerin bir yerden
başka bir yere hareket etme özellikleri yoktur. Buna karşı hayvanlar hareket
etme ve her biri kendine özgü işler yapma yeteneğine sahiptirler. Tüm bu
canlılar doğar, büyür, beslenir ve kendilerine verilen ömür dolunca ölürler.
Allah’ın yarattığı canlı varlıklardan biri olan insan da, her canlı gibi
ölümlüdür. Bununla beraber insan hem beden, hem de ruh yönüyle yaratılmış
mükemmel bir varlıktır. Kur’an-ı Kerim’de insanın bu iki yönüyle beraber en
güzel şekilde yaratıldığı ifade ediliyor. İnsan topraktan yaratılan beden
yönüyle diğer canlılarla pek çok ortak özelliğe sahiptir.
Allah’ın
yarattığı varlıklar arasında da en seçkin olanıdır. Kur’an-ı Kerim’de geçen
“Biz, gerçekten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık” (İsra Sûresi, Ayet 70)
ayeti insanın üstün ve değerli bir varlık olarak yaratıldığını belirtmektedir.
Gerçekten
insanı diğer canlılardan ayıran, en güçlü yapan şey, akıl ve bu aklın ürettiği
bilgidir. İnsanın aynı zamanda sahip
olduğu duygulardan olan; merhamet, şefkat, cömertlik, vicdan, adalet, sabır,
sevgi de insanı diğer varlıklardan ayırır. Bu duyguları kendi hayatında
geliştirdiği ve yansıttığı oranda diğer varlıklar arasındaki farklılıkları
artar.
Bütün
kainatın Yüce Yaratıcısı diyor ki; Kulum ben sana düşünme gücü verdim. Sana
sevme gücü verdim. Sana gülme gücü verdim. Sana hayal etme gücü verdim. Sana
plan yapma gücü verdim. Sana konuşma gücü verdim. Sana dua etme gücü verdim.
Sana seçme gücü verdim. Sana kaderinin tüm kontrolünü verdim. Ve sen benim en
büyük mucizemsin.
Hâl böyle
iken acaba sen neden hep kaygı ve endişe içinde yaşayarak gününü ziyan
edersin?
“Niçin
kimse beni anlamıyor?”, “Kimse beni duymuyor?”, “Niçin hep ben acı çekiyorum
?”, “Niçin her şey hep beni buluyor?”, “Hiç dostum yok ve yapayalnızım!”,
“Zorluklarla baş edemiyorum!”, “Artık gücüm kalmadı!” diyorsun?
Bizler en
zor durumlarda bile Allah’a koşulsuz güven duygusu içinde, ayakta sabırlı ve
dimdik durabilmeli, yalnız ve sahipsiz olmadığımızı bilmeliyiz. Allah’a inanan
ve gönülden bağlanan insanlar için hüzün ve ümitsizlik diye bir şey yoktur.
Ümidimizin kaynağı sahip olduklarımız değil, Allah’tan gelen rahmet ve sevgi
sayesindedir. Her türlü zorluğu kolaylığa, kötülüğü iyiliğe çevirecek güç ancak
kişinin Allah’a inancı ile olabilir. Bu nedenle Allah’ın bize verdiği tüm bu
özellikleri inanç içinde akıllıca kullanmalıyız.
Nefreti
değil… Sevmeyi, Ağlamayı değil…. Gülmeyi, Yok etmeyi değil… Var etmeyi,
Vazgeçmeyi değil… Azmi, Acındırmayı değil….Yüceltmeyi, Yaralamayı
değil…İyileştirmeyi, Ertelemeyi değil ….Yapmayı, Küçülmeyi değil…Büyümeyi,
Küfretmeyi değil…Dua etmeyi, Savaşı değil…Barışı, Ölmeyi değil…Yaşamayı
seçmeliyiz.
Eşref
olmamızın nedeni de bu değil midir?