"Camilerin
en çok sizleri nesi etkiliyor" diye sorsam, sanırım birçok kişi farklı
düşüncelerini kendine göre söyler…
İzninizle
ben başımdan geçen bir yaşanmışlığı anlatarak düşüncelerimi aynen şöyle
aktarayım…
Bir kaç
sene önceydi. İlçemizde tanınan bir büyüğümüzün cenazesi cumaya denk geldiği
için önce camide cuma namazı kılındı. Camide saf tutarken önümde ve arkamda her
birini farklı siyasi partilerden tanıdığım kişiler, sol yanımda küçük bir
çocuk, sağ yanımda mahallede ki okulun müdürü, müdürün önünde öğrencisi, sol
yanımdaki çocuğun arkasında da Kaymakam saf tutmuşlardı. Saf tutan herkesin, birbirlerine iltifat veya
kibirlik yapmadan hatta bu türlü dizilişin belki de farkında bile olmadan huşu
içinde ibadetlerini yerine getiriyor olmaları…
Camilerin
şekli, büyüklüğü, manevî etkisi bir yana bundan güzel bir görüntü var mı acaba!
Osmanlı
padişahlarının bazıları kılık kıyafetini değiştirmiş bir biçimde halkın arasına
karışarak gezdiklerini çoğumuz en azından okul zamanı öğrenmişizdir. Örneğin
Dördüncü Murad, Üçüncü Osman, Üçüncü Mustafa, Birinci Abdülhamid bunlardan
birkaçıdır. İkinci Mahmud’un bazı Ramazan akşamları tebdili kıyafet Dolmabahçe
Sarayı'ndan ayrılıp Sultanahmet tarafına geçtiği, bazen de gündüzleri camileri
dolaşıp, hafız ve vaazlar dinlediğini,
3. Selim'in de genellikle tebdili kıyafet ile halkın arasına karıştığı
ve Fatih camisine gittiği vs. kitaplarda yazar.
Birde
gelelim günümüzdeki ülke yöneticilerine...
Osmanlı
özentisi içerisinde dillerinde Osmanlı padişahlarını eksik etmeyen bazı
liderler sanırım padişahların özellikle sefere çıkışlarına özenmiş olacaklar
ki, cuma günleri camiye gitmeleri sanki
sefere çıkar gibi... Konvoy hâlinde onlarca araç ve yüzlerce görevli eşliğinde
camiye gitmeleri... Tâbi ki gideceği caminin yönüne doğru yolların kapatılması,
saatler öncesinden caminin kontrolünün yapılması ve kontrolden geçen kişilerin
içeri alınması... vs.
Ve olmazsa
olmazı!. Her cami çıkışı, daha cami
avlusunda olmalarına rağmen kameralar karşısında maneviyatı bırakarak siyasi
demeç verilmesi. Hatta bazen caminin
içinde bile!!
Ben burada
frene basıyor ve gerisini sizin düşüncenize bırakıyorum. Atatürk'ün o güzel
söylemi ile de bu ayki köşe yazımı bitiriyorum.
"Din
gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din, ait
olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır." ...
Bana vakit
ayırdığınız için teşekkür ederim…