Hıdırellez’i geride bıraktığımız şu günlerde Türk geleneklerinde
yerini almış Hıdırellez’den bahsetmek istiyorum. Tabiatın önemli bir geçiş
dönemini temsil etmekle birlikte gerek İslamiyet öncesi ve gerekse de sonrası
dönemlerdeki inançların birleşmesi ile Asya ve Orta-Doğu kaynaklı bazı
inançların pratiğe dönüşerek kutlanması haline gelmiştir. Resmî ve dinî
kutlamalardan olmamasına rağmen hem Türkiye'de hem de diğer Türki coğrafyalarda
özel bir gün niteliğini, taşımakta olup, tarihî dönemlerden günümüze kadar
gelerek hala yerini korunmaktadır. Türklerin klan hayatına ait dini
totemcilikti. Sonradan olgunlaşsak Natürizm (tabiat ve tabiat kuvvetlerine
tapınma )mertebesine yükselmiştir. Hızır hakkındaki inanış biraz Türk
Natürizminden de gelmektedir.
İlkbahar veya Yaz’ın gelişi, doğanın
canlanması ve yeniden uyanışı anlamına geldiğinden, dünyanın her yerinde insan
hayatında önemli bir yer teşkil eder. Memleketimizde Hızır geleneği ve
törenlerini yapıldığı güne genel olarak Hıdırellez (Hızır İlyas)adı verilir ki
bu R. 23 Nisan Mayıs’ın 6 sına denk geldiği bu zaman diliminde Kışın kasvetli
günlerinin geride kaldığı doğanın yeşillenişinin ve bahara kavuşmasının sevinci
kutlama geleneği oluşmuştur. Hızır’ın gezdiği ve ayak bastığı yerlerin
yeşilleneceği ve her şeyin uğur ve bereket bulacağı inancı vardır. Hıdırellez
(Hızır İlyas) Denizlerin hâkimi ve piri addedilen İlyas’ la Dünya üzerinde
darda kalanların yardımcısı olan Hızır’ın denizle kara arasında buluşacakları
kanaatinden oluşması muhtemeldir.
Bu zaman dilimde tarihe bakıldığında
gerek İslam Mitolojisinde gerekse Türki Coğrafyalarda baharın gelişi ile
Hızır’ın yeşil olan yerde gezdiği ve gezdiği yerde bolluk bereket getireceği
inanışı vardır. Türkler Hızır’ı bir sembol bir ulu bir nebi olarak
değerlendirirler. Bu tarihte farklı etkinlikler yapılır. Uğurlu olduğuna inanılan ve baharın gelişini
temsil etmesi nedeni ile Gül ağacına dilek dileme, testilerin içine niyetler
bırakılıp gül ağacının dibine konması (5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece) ertesi
günü testini alınması ve niyetlerin çekilip okunması, Yeşil alanlarda yemekler
yenilmesi, Hızır’ın gezeceği düşünüldüğünden temiz olması için evlerin o
günlere yakın zamanlarda temizlenmesi, kapıların acık bırakılması, ateş
üstünden atlamak gibi pek çok kutlama gelenek halinde gelerek, günümüzde de hala devam edenleri vardır.
5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan o gece
Deniz ile Annesi Hıdırellez geleneğin den yola çıkarak içlerinden geçen dilekleri
bir kâğıda yazıp katladılar ve kırmız bir kurdele ile bahçelerinde deki gül
ağacını dibin dibine bağladılar, Deniz 6 yaşında zeki bir o kadar da aklı
başında olan bir çocuktu. Annesi ile diyalogları son derece güzel, kendini
bilen doğayı, insanı, çevreyi öğrenmiş, hayvana, bitkiye değer veren aileden bu
anlayışla beslenerek büyüyen bir çocuktu. Annesi Zeynep ise hem geleneksel hem
de modern unsurları bilen bir kadın olarak Deniz’e aile eğitimi verirken tüm
bunları bir potada eritip aktararak iletiyordu. Deniz o küçük parmakları ile
dilek kâğıdına şunları yazmıştı.
“Sokaktaki hayvanlar acıkmayacağı
kadar yemekleri olsun istiyorum. Onları kimse incitmesin istiyorum. Herkes
onları çok sevsin. Savaşlar olmasın, babalar anneler ölmesin ki çocuklar
ağlamasın, ağaçlar kesilmesin ki suyumuz bitmesin büyükler beton binalar
yapmasın ki dünyamız yeşil kalsın.”
“ Bu dünya hepimize yeter.”
Hepimizin bir çocuk duyarlığında olması
dileği ile… Sevgi ile kalın…
ne güzel anlatmışsınız
Feride hanım , ne güzel anlatmıssınız ....yüreğinize sağlık . köşe yazılarınızı merakla takip edeceğim.