Bu ay ki köşe yazımda;
Bu ay içinde Altunizade Kültür
Merkezinde benim de içinde bulunduğum "Anadolu Türk Halk Müziği
Korosu" konserinde, Mağusa Limanı türküsüne uyarlayarak türkü içinde
okumaya çalıştığım ve ilgi gördüğünü düşündüğüm bir şiirin orijinal hâlini
paylaşmak istiyorum.
Çoğu şiir de olduğu gibi bununda bir
hikâyesi var elbette...
Bundan dört sene önce kuzenim olan
gayet sağlıklı kırk beş yaşlarında, iki çocuk sahibi bir akrabam bir anda
sağlığı ile ilgili sorun yaşamaya başladı. Ve maalesef bir kaç ay içinde
hastalığa yenik düştü. Bir annenin oğlunu genç yaşta kaybetmiş olmanın bir
yandan üzüntüsü, çaresizliği diğer yandan Yaradana isyan etmemek adına, için
için kısık sesle" Allah'ım keşke onun yerine benim canımı alsaydın"
demesi, tarifsiz acısına rağmen tevekkülü bırakmadan oğlunun mezarında
toprağını sevmesi, su dökmesi ve "Sen benim parçamsın, seninle birlikte
beni de gömdüler oğlum" diye fısıltı halinde onunla konuşması...
Bana sadece kalan, bu sözcükleri
derleyerek mısra haline getirmek ve olabildiğince yakın duygu içinde kaleme
almaya çalıştığım ilave mısralar ile şiir haline sokmak oldu.
Şiire geçmeden önce;
Beykoz şiir sevenlerini ilgilendiren
güzel bir haber aldım ve paylaşmadan edemeyeceğim. Haber aynen şöyle. "9. Beykoz şiir akşamının hazırlıkları
başlıyor..."
"Beykoz Şiir Akşamı"adı
altında 14 yıl önce başlayan ve maalesef ki pandemi dolayısıyla bir süre ara
verilen Doğuş Haber ve Beykoz Belediyesi
ortaklığı ile yapılan bu organizasyon için, gerçek bir şiir dostu olan Ozan
Derviş ağabeyime, şiir ve Beykoz adına
çok teşekkür eder şükranlarımı sunarım.
Kısmette var ise 8. Şiir akşamında
yaşamış olduğum o heyecanı önümüzde ki şiir akşamında da bir şiirimi
yorumlamaya çalışarak yaşamak isterim..
"Yorumlamaya çalışmak
isterim" diyorum, çünkü bir şiiri yorumlamak yazmaktan daha zordur ve çok
önemlidir. Nasıl ki bir çok şarkı, bestecisi veya güfte yazarı ile değil de onu
icra eden sanatçı ile özdeş olarak hatırlanıyor ise bana göre şiir de
öyledir. Şiiri yorumlamak demek, şiiri
sahiplenerek ona hayat verebilmek ve bunu dinleyiciye yaşatabilmek demektir. Şahsen böyle bir yorum
yapabilme hayalim olsa da bunu uygulayabilmek beni aşan bir durum. Onun için
ancak yorumlamaya çalışabilirim. Zaten bunun tam tersi yani alelade okumak hem
şiire, hem yazana, hem de şiirde ki açık veya gizli karakterlere ve yaşanmış
olaya haksızlık etmek demektir.
Konu konuyu açtı köşe yazısı yine
uzamaya başladı.
"Tuncay yazıların çok uzun" diye
sitem edenleri daha fazla kızdırmadan hemen şiire geçeyim.
***
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Beni yakan bu nasıl bir ateştir
Allah'ım,
Tüm okyanuslar içime aksa da sönmez!
Gönülden inanıyor olsam da kadere,
Yüreğimde ki bu yangın yine de
dinmez!
Dün toz bile kondurmazken bedenine,
Bu gün bu eller toprak atıyor
üstüne..
Çaresiz haykırışımı hoş gör Allah'ım,
Ben dururken benden geleni aldın
niye.
İnce bir çizgide gibiyim sanki sırat,
Bir yanım tevekkül diğer yanım
feryat..
Nasıl dayanılır bu acıya Ya Rab,
Bir parçam yaralı diğer parçam
toprak.
Eş dost toplanmış gelmişler
teselliye,
Bilmezler ki bu can sözün bittiği
yerde!
"Başın sağ olsun" demeyin
bana dostlar,
Cennette tez kavuşun! diye dua edin
yeter.
.....
Duygularım, inancım, aklım, kalemim..
Kısacası, insanlığım yettiğince
Evladını kaybedenlerin yerine koydum
Bu akşam kendimi!
Ve çok daha iyi anladım ki...
Yanan sobaya değmiş olmakla,
İçinde ki kor da yanmış olunmaz!
Tasavvur edilse bile o kor da yanmak,
Sobaya değmiş kadar bile olunmaz!
****
Bu tür acıları hiç bir zaman
yaşamamak, yaşayanlara da Allah sonsuz sabırlar vermesi duam ile.
Bana zaman ayırdığınız için teşekkür
ederim.
Her şey gönlünüzce olsun.