Yeni yılın bu ilk
günlerinden sonuna kadar önce sağlık, huzur, sevgi, saygı ve bereket
dileklerimle birlikte…
Hadi…
Bugün dünyayı
istediğiniz renge boyayın, rengarenk batan günü alın karşınıza, bir renkte
bizler katalım, mesela... Çocuklar gibi saf temiz ve berrak. Kapatıp gözlerimizi
bir hikaye yaratalım..
Üstat Can Yücel’den
bir alıntı…
İlk soruları duyar
gibiyim, Mümkün mü…diye…
Ne mümkün... bu
şartlarda imkansız..!!
Ne umut kaldı ne de
mecal, nereye elimizi atsak, boşa çıkıyor her yol...
Kim gerçek, kim
sahte, hatta yalan bilemez olduk… Lakin, yaşamakta gerek, öyle değil mi...
Ama insanca, omurgalı
yaşamak…
Omurgalı demişken, tamda
yerel seçimler öncesi ‘’ CUK ‘’ oturmadı mı…? Ne hesaplar, planlar dönüyordur
kapılar ardında...!
Hiçbir plan projenin
esamesi okunmuyor… Hiçbir partide, partilide, delege ve adaylarında ‘’İLKE’’
denen karakter unsuru YOK…! Nüfuzlu ve seçmene yakın görünümlü isimler ön
planda.
Birçoğu, aday olduğu
parti kitapçığına uygun değil. Tek hedef var… ‘’VURGUN’’
Asıl garip olan da ne
biliyor musunuz? DOYMUYORLAR… İnsanın insana saygısının, sevgisinin
olmadığı yerde bütün bunlar normal değil
mi?
Geçenlerde bir cafe
de kahvaltıya gittim. Yan masaya, çocuklu bir çift geldi. Yanlarında da
konuşmalardan anladığım kadarı ile 12 yaşlarındaki kız çocuğunun Anneannesi.
Mekanda sevimli,
sevimsiz kediler var. Kız ve ebeveynleri onlara şefkatle yaklaşıyorlar. Tabaklarından
bir şeyler de ikram etmeyi ihmal etmiyorlar. Hatta çocuk bir ara alıp sevdi…’’çok
güzel ve normal’’
Lakin, dikkatimi
çeken, kız çocuğu belli ki ergen, anne babası ile çoğu konuşmalarında ters
düşüyor. Bana ne, diyemedim. Zira aynı çocuğun Anneannesi ile konuşma biçimi ve
ses tonu, vurguları çok ama çok üzücüydü... O yaşlı ve pamuk gibi kadın, belli
ki görmüş geçirmiş, her şeye rağmen çok nazik ve şirinliğini koruyordu…
Asıl sorun burada,
ebeveynlerin çocuğun büyüğüne tavrı ve davranışı karşısında suskunluğu...
Hayvana gösterdiği
ilgi ve şefkati, varlık sebeplerinden biri olan ebeveynlerine göstermemesiydi. Zaten,
toplum olarak neyi dozunda yapıp tadında bırakıyoruz ki; Herkeste bir aşırılık,
bir marka tutkusu, bir özenti.
Demişken; Zamanımızın
sorunu, Hayvanlara gösterdiğimiz sevgi ve ilgiyi insanlara göstermeyişimiz..!!
Diye bir saptama ile
devam ediyor ve yolunuz bahar la birlikte Fenerbahçe veya Kalamış parkına düşer
de, çocuğunuz ile koşup yuvarlanmak isterseniz ,ne demek istediğimi çok ama çok
iyi anlarsınız.!!!
Artık o parklar, insanlar
sayesinde, doğal hayatlarını unutup, tamamen insanlara ve onların isteklerine
bağımlı halde yaşam savaşı veren sevimli dostlarımızla dolu. Mutlaka
sevmeliyiz. Allahın yarattığı her canlı bunu hak ediyor..
Lakin bizler dozunu
iyi ayarlayamıyoruz. (ayarlayan ve hakkını verenleri tenzih ederim)… Böyle
tanıdıklarım da var... Hatta benimde dünya güzeli Kontes’im var. Sonuç olarak,
yaşadığımız evrende, aldığımız her nefesin hesabını iyi yapıp her canlıya
sevmesek te saygılı davranmayı Şiar edinmeliyiz.
Son paragraf
Fenerbahçe olsun mu..??
Tarihinin en kötü sezonunu
yaşayan, bir o kadar da Başkanı ile Türk Futboluna sakinliğin geleceğine
inandığımız Fenerbahçe buradan çıkıp, bir yıl sonra Şampiyon olursa da
şaşırmayalım.
Gönül isterdi ki, seyirci
aklı selim davranıp, yeni yönetimin Aykut Kocaman ile yollarını ayırmasına
karşı çıksaydı…(bilakis ısrarla istediler)
Ve takımın OMURGASI, bozulmasaydı...
Volkan-kaijer-joseph-gulliano…
Düzelir, ama zamanla,
Cocu yanlışından geç te olsa dönüldü… Kendi ekibi ile gelmeyen teknik
direktörden ne beklene bilinirdi ki olmadı da..
Ersun Yanal iki üç takviye
ile ve aflarla yukarılara tırmandıracaktır. Lakin burada benim asıl tavsiyem, Trabzon
örneğinden (Uğurcan, Mustafa, Yusuf, Abdülkadir)yola çıkarak, hem halkın
dikkatinden kaçan ve ilgisinin azaldığı Milli takımın Bekası hem de
kulüplerimizin maddi manevi geleceğinin sağlığı açısından, her takım en az 3
genç futbolcuyu oynatmaya mecbur tutulsun. Böylece her takım aynı zamanda ‘’Alt
yapılara’’ daha çok önem vereceklerdir.
Tıpkı haber bülteni
gibi kapanışı SPOR haberleri ile yaptım sanırım.
Esen kalın.
Tespit...’’Anneler Babalar, çocuğunuz sefa sürsün istiyorsanız; ‘’Ya bir partide çalıştırın Ya da top peşinde koşturun’’