

Bir yılı daha geride bırakırken takvim yapraklarının değişmesiyle her şeyin bir anda düzeleceğine inanmak pek mümkün değil, Yine de insan, umut etmekten vazgeçemiyor. Belki de bizi ayakta tutan tek şey bu.
Yeni yıl,
çoğu zaman yeni başlangıçlar demek ama ülkede yaşayan milyonlar için yeni yıl,
eski sorunlarla yüzleşmeye devam etmek anlamına geliyor. Adalet duygusunun sık
sık sorgulandığı, hukukun geciktiği, vicdanların yorulduğu bir dönemden
geçiyoruz. Haber başlıkları hızla akıp giderken, satır aralarında insan
hayatları sıkışıp kalıyor.
Ekonomi
manşetlerden düşmüyor; hayat pahalılığı artık istisna değil, gündelik hayatın
normali hâline geldi. Pazara çıkan, fatura ödeyen, kirayla boğuşan herkes aynı
soruyu soruyor: “Bu gidiş nereye?”
Özellikle
emekliler için tablo daha da ağır. Yıllarca çalışmış, prim ödemiş milyonlarca
insan bugün temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanıyor. Emeklilik, bir
dinlenme dönemi olmaktan çıkıp hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda.
Yeni yıl dilekleri arasında artık lüks değil; geçinebilmek, ay sonunu
getirebilmek var.
Yeni bir
yıla girerken dileğimiz çok basit aslında: Hukukun hızlanması, adaletin
şaşmaması, masumiyet karinesinin bir kavram olmaktan çıkıp gerçekten
uygulanması. Cezaevlerinin, yargı süreci tamamlanmadan insanlarla dolmaması.
Kim olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun, herkes için eşit bir adalet
olması.
Elbette yeni
yıl yalnızca eleştiri zamanı değil. Aynı zamanda iyiyi, güzeli, umudu büyütme
zamanı. Daha çok dayanışmayı, daha az öfkeyi; daha çok vicdanı, daha az korkuyu
konuşabilmeyi diliyorum. Gençlerin hayal kurmaktan vazgeçmediği, kadınların
güvende hissettiği, çocukların geleceğe umutla baktığı bir ülke hayal ediyorum.
Takvim
değişirken, çarpık zihniyetlerin de değişmesini; yeni yılın gerçekten “yeni”
olmasını umut ediyorum. Yeni yıl hepimize; daha adil, daha huzurlu, daha insanca
bir yaşam getirsin.
Saygılarımla...