Şimdilerde hemen her bayram, ahh nerede o eski bayramlar deriz, eski kuşaklar olarak. Oysa eskide kalan sadece bayramlar değil. Her şeyimiz eskidi, eskimeyenler de eskiden kaldı. Tıpkı Bayramlar gibi…
En başta, insanlık, akrabalık, hemşerilik, arkadaşlık,
dostluk, Vatan millet sevgimiz, Milliyetçilik duygumuz!
Değişen, geçen zamanla birlikte, insanlık "Az insan
çok huzur " eskiyi bilenler bilir… Kalabalık değildik, varlıklı da ama az
ile yetinen, yetmiyorsa da ikinci iş bulup çalışan insanlar zamanındaydık. Teknoloji
ile birlikte birbirlerinin adeta yan komşusu haline gelen dünyalılar, her şeyi
avuçlarının içine alarak mutlu olduklarını sanıyorlar.
Bu hakimiyetin sahibi karteller artık evlerimizin içinde,
avuçlarımızda ve her hareketimizden haberdarlar. "Böl Parçala yönet "
stratejisinin en etkili silahı Aile Birliği uzun zamandır hedeflerinde!
Özelleştirme maskesi ile globalleşme tuzağı ile tüm medyayı ele geçirerek buna
hükmediyorlar, bozuyorlar ve insanı insana kırdırarak emellerine kavuşmaya
başladılar!
Bir millet özünden koparsa nasıl birliktelik
sağlayabilir? Kim dost kim düşman ayırt edemez hale gelen toplumlar kırılgan
tohumlar olarak etrafa saçılırsa orada yeni umutlar, güzellikler yetişebilir mi?
Sabahın kör karanlığında başlayan, gayrı ahlaki programlar, bunları sunanlar ve
katılan insanlar bizim bildiğimiz insanlar olabilir mi?
Gün içi ve akşam yayımlanan dizilerdeki senaryolar... Ve
bu senaryoları milyonlar kazandıkları halde toplumda hiç görünmeyen insanlar
kim ya da kimlere hizmet ediyorlar. Daha düne kadar en büyük endişelerimizden
biri hava kirliliği ve sağlıklı nefes alamayışımızken, şimdilerde, her şey kirli...
Toplumsal alarm dediğimiz tam da bu olsa gerek. Gün
geçmiyor ki, şiddet olmasın. Her şeyi kötüye kullanma gibi berbat bir
alışkanlığımız oldu ve bu gidişatta pek çok etken var. Yöneticiler, kanun
yapıcılar, uygulayıcılar ve aileler...
Gençlere örnek olması gereken yetişkinler kendilerini
frenleyemezken, onlara nasıl yön verecekler değil mi! Gençler kendi başlarına
suç işlemezler, arkalarında yetersiz aileler, ihmalkâr eğitim sistemi ve
cezasızlık politikası vardır.
Düşüncesiz, tahammülsüz, sevgi ve saygıdan uzak, empatiden
yoksun bir toplum ne spor da ne siyasette anlayış olmadığı gibi empatiden de
yoksun olduğumuzu görebiliyoruz.
Yayınlar adeta bir ayna gibi! Toplum kendini o tablonun
içinde buluveriyor adeta... ve çıkamıyor... Tüm bunları vatandaş olarak ben
görebiliyorsam RTÜK denilen devletin denetleme kurumu da görüyordur ama ne
gariptir ki, toplum adına yaptırım yok!
Buna rağmen ülke olarak, geleceğimiz olan gençliği
korumak, doğru değerlerle donatmak ve boşlukta kalmalarını engellemek artık bir
seçenek değil, zorunluluktur. Aksi taktirde, sadece gözyaşı dökecek değil,
vicdanımızın da hesabını vermek zorunda kalacağız.
Özümüzü koruyarak gelişmekte mümkün.