Ne zaman ki, insan eli kalem tutmaya başlar. İşte o zamandan başlar yazıp çizmeye. Hem de ne yazmak, nasıl çizmek. Elde kalem, altında beyaz kâğıt, kamburlaşan oturma şekli.!! Hem de farkında olmadan, büyük bir heves iştahla...
Kalem tutuş dahi şekil değiştirir, parmaklar dans eder adeta etrafında. Beraberinde
düşünmeyi de getirir bu hal... Ve özgürlüğü tadar insan farkında olmadan. Düşündüğünü
yazmak, gördüğünü çizmek, öğrendiğini kâğıda dökmek, aslında başkalarına
aktarmak, öğretmektir daha o anlarda. Yazının tarihçesini okullarda öğrenmemize
rağmen unuttuğumuz ya da hatırlayamadığımız gerçeği ile karşı karşıyayız.
Öyleyse bilgilerimizi yenileyelim, yazı öyle birdenbire ortaya çıkmadı,
insanlar önce mağara duvarlarına, kaya ve taşlara yaşadıkları olayları anlatan
resimler yaparlar. Yazmak ve çizmek, kardeş gibiler. Resimler bir olayı
anlatsalar da yazı niteliğinde değillermiş. Her şey geliştikçe ortaya çıktığı
gibi bunların gelişimleri de ideografik yazı şeklini ortaya çıkar.
Ve MÖ 3500’ler de Sümerler ile ortaya çıkan çivi yazısı. Gelişe gelişe bu
günlere geldi. Ve insanoğlu, ifade etmek istediklerini sadece yazarak ya da
çizerek değil pek çok şekilde etrafındakilere iletebiliyor. Her şey de olduğu
gibi bu alanında kendi dalında okulu ve eğitimi var. Ve o titr ile yola
çıkanlar toplumu yönlendirme konusunda da en ön sıralarda giderlerken, Hiçbir
zaman ilk insanlar gibi özgür değiller. Her konuda olduğu gibi başkalarının hak
ve hukuklarına saygılı olmak ve yazıp çizdiğimiz her noktaya dikkat etmek
zorundayız.
Aynı zamanda doğruları yazıp ifade etmek de önceliğimiz olmalı. Çünkü
yazanlar sadece yazan değil, bir nevi aydınlatan "eğiten" kişi ya da
kurumlar oluyor. Bu sebeple, editörler var. Yazmak sadece kalem kâğıt ya da
klavye ekran değil. Hele hele, klavye başına geçerek her şeyi manipüle etmek mümkün,
ediliyor da gerçeği bulmak, doğru bilgiye ulaşmanın bu ideolojik ortamda o
kadar zor ki, çizenler her çizimlerinde özgür olsalar da arada Kaçakları
olabiliyor.
Günümüzde yazılı basın etkinliği azalırken giderek artan sosyal medya
haberlerine rağbet arttı. İnanılmaz hızla yükselen bu alan da bilgi kirliliği
insanlar arasında sorunları körükleyen alan haline geldi. Doğru bilgiye ulaşmak
herkesin hakkı. Onu kendisine aktaracak organların tarafsız olmaları daha da
önem arz ediyor. Sosyal ve ekonomik açıdan zor günler geçirdiğimiz şu
dönemlerde topluma bilgi aktarımında dikkatli olmak, tarafsız olmak zorundalar,
tamam reklam almak ve ayakta kalmak, bunlara eyvallah ama siz her dönem
sırtınızı bir yere yaslayıp objektiflikten uzaklaşırsanız, doğru ile yanlış
kıyaslamazsanız, bunun adı habercilik olmaz. Ve yazmayı doğru kullanmış
olmazsınız.
Zaten günümüz Türkiye'sinde pek çok karışıklık varken, yazıp çizenler
doğruları hep sıcak tutarak karanlığı aydınlatanlar olmalı. Yazmak üzerine birkaç
güzel söz ile sonlandırayım; "Yazmayı
bilmek için okumayı bilmek, okumayı bilmek için yaşamayı bilmeli" Guy
Debord.
"Yazmak güzel şey; hem kendine, hem bir kalabalığa konuşmak gibi iki
zevki birleştiriyor" Cesare Pavese
"Yazmak, aynı zamanda susmak, söylememek, sesini kesmek demektir,
gürültüsüz haykırmaktır."Marguerite Duran
Saygılarımla…