Bu da nereden çıktı, ne demek demeyin lütfen. Hepimizin yaşamında çokça rastladığımız özlemediğimiz pek çok örnek olduğunu tahmin ediyorum. Dijital ortam ve medya unsurları sayesinde dünyanın neresinde ne olursa her şeyden haberimiz oluyor bir şekilde. Siyaset, spor, sanat başta olmak üzere her işin başında insanoğlu var. Ve insanoğlu, eski insanoğlu olmaktan çıktı, egoist, empatisiz, bencil ve doyumsuz, acımasız bir varlık olma yolunda hızla ilerliyor. Maalesef kimsenin, özellikle de kadınların ve çocukların can güvenliği hiç olmadığı kadar tehlike içeriyor. Peki bu hale ne zaman ve nasıl gelindi.?
Şöyle 80’li yıllara bakacak olursak, hayal etmek bile insana derin bir iç
çektiriyor. Zorluklar yok muydu? Elbette vardı, sokaklar sıkıntılı, işsizlik, eğitim
alanları savaş alanı gibi. İdeolojik bir durumun ya da karışıklığın, bazı
mihvallerin körüklediği şiddet ortamlarını hep birlikte yaşadık. Kim kiminle ve nerede şiddet ve terörize
olacağını bilebiliyor ve saķınıyordu. Tüm bunlara rağmen, hayattan zevk almaya
gayret ediyorken, ilerleyen dönemlerde tüketim teknolojisi ile birlikte her
yanımızı saran karteller yaşamımızı ve cüzdanlarımızı esir aldı.
İnsanoğlu çaresiz! İnsanoğlu Allah’ın verdiği aklı bir robota yükleyerek
kendisini pasifize etme gayretinde. Dünya nüfusu her geçen gün artarken,
istihdam sahaları yaratılsa da buralara kendisini değil, yapay zekâ yüklediği
robotları yerleştirerek kendisini rafa kaldırmayı göze alıyor. Bunun getireceği
onlarca sorun olduğunu bile bile.
Pandemi dönemini hatırlayacak olursak, milyonlarca insan öldü. Hatta onun
panzehiri diye insanlara enjekte edilen aşıların bile insan yaşamını tehdit eden,
hatta ölümlere sebep olan uygulamalar olduğunu bugünlerde görüyor, okuyor ve
yaşıyoruz. Hal böyleyken, birbirimize daha çok bağlanmamız, daha içten sevmemiz
gerekmez mi? Kim buna, hayır diyebilir ki. Aklı selim ve şu kısacık hayatı, sağlıklı,
korkusuz, endişesiz ve mutlu yaşamak isteyen kimseler. Kendi özümüzden kopup, dışa
bağımlı olmaya başladığımızdan bu yana, dengesizlikler ve tutarsızlıklarımız da
artmaya başlamadı mı?
Birileri bizim kimyamızı mı bozuyor? Olabilir...diyorum ben. Buna engel
olmak mümkün mü? İşte bu ruh halimiz ile mümkün diyemiyorum. Çünkü birlikte
hareket etmeyi, sevmeyi, sevmesek dahi saygı duyup olduğu gibi kabullenmeyi
beceremeyiz demiyorum. Denemeyi bile düşünmüyoruz, düşünemiyoruz. Düşündürmüyorlar.
Nereye elimizi atsak, elimizde kalıyor. Nasıl mı?
Siyasette öyle, ekonomide daha kötü, spor da berbat, eğitimde yerlerde, aidiyet
duygusu olmayan, insanların birlik ve beraberliğini sağlayamayan, ülke
menfaatlerini düşünmeyen, idol olmaktan çok, kötü rol model olmayı seçen idare
edemeyen ama idare eden yöneticilerimizin başarısızlıklarına göz yumuyoruz.
Açın gözlerinizi.