İki yıldan fazla oldu, dünya ile birlikte Corona virüs
salgını ile büyük bir sağlık savaşı veriyoruz. Bir yıl iki yıl ha bitti bitecek
derken, aşı çare olacak diye umut ederken malumunuz olduğu üzere, bir iki
derken üçüncü doz aşılamalar devam ede dursun etkisi devam ediyor.
Ne yazık ki;
Pandemi gerçeğini kabul etmeyen, aşı ya karşı ve alınan
önlemlere direnenlerin yoğun bakımları doldurduğu haberlerini üzüntü ile takip
ediyoruz.
Yapılan şehir hastaneleri ve Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere
tüm sağlık birimlerimizin insanüstü gayretleri sayesinde, nüfusları bizim
Büyükşehirlerimiz kadar olan bazı Avrupa
ülkelerine nispeten daha az
kayıpla yaşıyoruz bu musibet hastalığı…
Bütün bunlara karşın;
Hayatımızın en ama en
önemli unsurunun ‘’sağlık’’ olduğunu yine de çoğu zaman unutuyor ve kırıp
dökmeye, yakıcı yıkıcı ve de can alıcı olmaya devam ediyoruz..!!
Helalleşme..!!
İnancımız gereği çok ama çok önemli..
Lakin, hak ve hukukun sağlıklı temellere oturmadığı, doğru ve
yanlışın, sana göre bana görelerinin olduğu ortamda, kendi menfaatleri uğruna, haksızlığa,
iftiraya, çalıp çırpmaya göz yuman.!! Hatta ve hatta, elindeki gücü kendinden
değil de başkalarından aldığı için haklıyı ve haksızı ayırt etmeyen, adaletli
davranmayan işçisinden, memuruna, işvereninden, Vekiline!!!
Tüm bu insanların cirit attığı ortamda;
Kimin haklı kimin haksız olduğunu ayırmak biz insanlara düşer
mi?
Bence düşmez ..!
İçinde bulunduğu toplumun her geçen gün kenetlenip
büyümemesine, kendisi gibi kendi değil de birilerinin adamı olanların önünü
açan, enerjisini, kafasını halkın birlik bütünlüğü yanı sıra gelişip güçlenmesi
için çaba sarf eden kişi veya kişilerin önüne, ‘’Makam zırhı ‘’ ile set çektiği
halde, üzerinden yıllar geçip de hatasını göremeyen insanların son sözleri
olmalı,
Helalleşmek..!!
Sadece insanlar mı ?
Yeryüzünde bulunan her canlı ve cansızın birbirinde hakkı
vardır. Diğer taraftan yaşadığımız onca doğal afetler bir kısmı insanların
kendisine verdiği zarardan kaynaklanmıyor mu?
İnsan olarak, doyumsuzluğumuz, hakkaniyetsiz oluşumuzun yanı sıra
paylaşmayı bilmememiz de cabası. Hep bana Rabbena diyoruz böyle durumlarda
değil mi?
Az da olsa zaman zaman vicdan yapıp hayır işlerine de el
verenlerimiz yok değil... Yeter mi? Yetmez. Öyle ki bu dünyaya mal ve paranın
bekçiliğini yapmaya gelenlerin de giderken bir çorap dahi götüremediklerini
hepimiz çok iyi biliyoruz. Ama yine de yaşarken haklıya hakkını teslim etmeyi
akıl edemiyoruz…
Daha ötesi;
Vatan, Bayrak, Ezan dediğimiz kutsallarımıza uzanan ellerin, kahpelerin
binlerce ocağa düşürdükleri ateşe bile tavır koyamayanlar. Bu ülke ve
kutsalları için canlarını veren şehitlerimiz, kendilerine doğrulan silahların baronları
ile iş tutan, onları Milletin Meclisine
taşırken, menfaatlerini Ülke Bekasından önde tutmalarını affedecek, helallik
nedir bileniniz var mı?
Bence yok..
İnsan, önce Vicdanı ile helalleşmeli…
Bunun için de, yaşarken Adaleti önce kendimizde tesis etmeliyiz.
Zira bakarsınız bir gün Yüksek makamlarda bizler oluruz!! Bellimi olur..?
Menfaat ve koltuk için haklıyı haksız düşürüp günahına
girmemeliyiz. Ekmek veren teknelerimize dört elle sarılmalı, daha iyi kazanmak
ve insanca yaşamak için işimizi de layıkı ile yapmalıyız ki;
Hakkımızı arayabilelim..
Helalleşmeyi de hak edebilelim..!
Sevgi ve saygılarımla