Doğumdan ölüme dek hepimiz birileri bizi duysun anlasın
isteriz. Sesimizi duyurmaya farklı şekillerde kendimizi göstermeye çalışırız.
Eşimiz, dostumuz, patronumuz komşumuz… Hayatın içinde bağ
kurduğumuz herkes bir şekilde bizi anlasın diye devamlı bir anlaşılma arzusu
içindeyiz.
Sadece kendi evreninden yaşama bakıp, sürekli anlaşılmayı
bekleyerek önce kendimizi, sonra karşımızdakini, uzun vadede ilişkilerimizi
yıpratan böylesi travmatik bir ruh hali ile huzurlu yaşamak maalesef ki mümkün
değil.
**************************
Dürüstlük bir meziyet değil mecburiyettir.
Karşındaki insana "bak ben sana karşı dürüst oldum"
deyip bunu bir meziyet ve sanki bir erdemmiş gibi sunmaya çalışmak son derece
gereksiz bir savunmadır.
Gerçekten hayatında ve ilişkilerinde dürüstlüğü ilke
edinmişsen kendin için yapıyorsun bunu, başkalarına erdemmiş gibi sunmaya
çalışmana gerek yok.
Şöyle diyor Victor Hugo bir dostuna; "Beni en çok üzen
bana yalan söylemen değil, bir daha sana inanamayacak olmamdır."
Bir kez sarsıldı mı güvenin artık karşındaki insanın her
doğrusunda yalan aramaya başlarsın.
Buyurun; inşa etmesi yıllar alan ama tek yalanla sarsılan
güven duygusunu anlatan slogan gibi o güzel cümle.
" Bir öleni geri getiremezsin bir de kaybolan güveni
"
*************************
Kalabalık bir dünyada yaşıyor; kalabalık sokaklarda yürüyor,
kalabalık binalarda oturuyor, çalışıyor, kalabalık araçlarda yolculuk ediyor,
çok insan tanıyoruz… Kim ki dürüst ve samimi… İşte onları bulmalı… Bulmalı ki
nefes aldığımız ve düşündüğümüz her anımız güzelleşsin…
İnsanlara sizi anlamıyorlar ya da sizden farklılar diye kızıp
küsmek yerine sadece bir anlığına, onların gözleriyle bakabilmek erdemdir... Sevgi
ve selametle huzurlu yarınlar efendim.