Değerli Okuyucularım, bu ay ki köşe
yazımda ülkemizi derinden etkileyen deprem felaketi sonrası doğduğum büyüdüğüm
Beykoz’a dair görüşlerimi paylaşacağım.
Kahramanmaraş’ın merkez üssü olduğu
7.7 ve 7.6’lık deprem felaketi sonrası binlerce canımız hayata gözlerini yumdu,
binlerce canımız yaralandı ve yine binlerce canımız evsiz, yurtsuz kaldı.
Deprem bizlere şunu gösterdi ki evlerin eskilik ve yenilik durumu sınıfta
kaldı. Malzemeden çaldıktan sonra, ucuz işçilik yaptıktan sonra 30 yaşında ki
binada çöktü henüz bir yaşında ki binalarda. Olan oldu, kayıplarımız var,
yaralılarımız ve binlerce depremzedemiz var. Allahtan tek dileğim yaraların
biran önce sarılması.
Kahramanmaraş merkezli deprem ile konuya
kısada olsa bir girizgâh yaptıktan sonra yavaş yavaş Boğazın İncisi
Beykoz’umuza gelmek istiyorum. Değerli okuyucularım, önümüz deniz, arkamız
orman. İlçemizin yüz ölçümü geniş gibi görünse de yüzde 86’mız orman olduğu
için yerleşim sadece yüzde 14 ile sınırlı.
Bir zamanların işçi diyarı olan
Beykoz, günümüzde emekliler diyarı olmuş durumda. İlçemizin pek çok farklı
noktasında kalıntılarını gördüğümüz fabrikalarımızda çalışan ve dişinden
tırnağından arttırdığı ile imar ve mülkiyet şartı görülmeksizin birçok Beykozlu
evlerini yaptı. Buna benim babam, atamda dahil, komşum da dahil, Beykoz’un
tamamı da dahil. Bu uygulama bir dönem
Beykoz’u gecekondu semti olarak anılmaya, üç fabrikaya işçi yetiştirmek
düşüncesiyle memleketinden gelenlere bir gecede imece usulüyle yapılan
gecekondular doldu taştı. İlçeye gelen vatandaşların çalıştığı ilçede
barınmaları için yapılan gecekondulara devletimizin birçok kurumu elektrik, su,
yol vb. gibi hizmetlerin verilmesi sonrası bir Belediye Başkanımız gecekondu
Başkan lakabıyla anılmaya başladı.
Hep söyleriz ya Beykoz ve Beykozlu çok
özel diye, o yapılaşma döneminde de aynı farklılıklar oldu. İlçedeki
fabrikalarda çalışan emekçiler zamanla kaçak olarak yaptıkları gecekondularını,
sonrasında para biriktirdikçe veya emekli tazminatlarıyla o dönemlerde inşaat
kalfalıklarıyla isim yapmış ustalara ihtiyaç durumlarına göre betonarme binalar
yaptılar. Bir inşaat yapılırken tüm mahalle halkı malzemelerin taşınmasına,
beton harcının yapılmasına ve hatta atılan betonun ustanın belirttiği
aralıklarda sulanmasına bile yardım ederlerdi. Bu şekilde yapılan binalar
yorgun olmasına rağmen günümüz teknoloji ile yapılan birçok binadan “istisnalar
dışında” daha sağlam oldukları bilinmekte.
Eğriye eğri, doğruya doğru. Birçok
bina bu şekilde şekillendi Beykoz’da. Ayrıca betonarme binalar yapmaya başlayan
Beykozlular zamanla ailelerinin genişleyeceğini hesaba katarak inşaatlarının
temellerini bu hesaba göre yapıp, ya gemisini yüzdürüp ya da seçim zamanlarını
kollayıp kat atma durumunda oldular. Bütün bunlar istisnanın dışında günümüz
teknolojisinde yapılan binalardan daha dayanımlı olmalarına rağmen olası deprem
felaketine karşılık, yorgun yapı olmaları gözden kaçırılmamalıdır.
Yıllarca övündük durduk, Beykoz’un
zemini şöyle sağlam böyle sağlam. Geçelim bunları, zemin sağlam sağlam olmasına
da zeminin üstündeki yapı sağlam olsa bile yorgun olunca bir anlamı var mı
değerli okuyucularım, sorarım size.
Şu canım ilçenin aslına uygun bir imar
planı olsaydı, gerekli izinler alınarak planlı projeli evler yapılsaydı böyle
mi olurdu. Biz resmi kayıtlara göre, İstanbul’un en eski 5 ilçesinden biriyiz,
1990’lar da konuştuğumuz konularda İmar ve Mülkiyet, 2000’ler de de
konuştuğumuz konular İmar ve Mülkiyet, şimdi geldik 2023’e yine İmar ve
Mülkiyet’i konuşuyoruz.
Dostlarım, Kahramanmaraş deprem
felaketine kadar uzmanların sürekli uyarılarda bulunduğu ve mutlaka
gerçekleşeceği söylenen büyük Marmara Depremi karşısında zeminimiz bizleri
kurtaracak mı, endişesi yaşamamak için ve savaştan çıkmış gibi bir ilçe olup
büyük kayıplar vermeden önlemler neden alınmasın.
Benim bu konuda naçizane bir önerim
var, Merkezi ve Yerel Yönetimimizin öncülüğünde, Devletimizin de desteğiyle
Beykoz yeniden dönüştürülebilir. Gelin sıkıntılı binalarımızı teknik
değerlendirme sıralamasına göre yerinde dönüşüm sayesinde evlerimiz mezarımız
olmasın, İstanbul’a ve hatta tüm Türkiye’ye örnek olalım, desinler ki
Beykozlular bunu yaptı, canlarını düşündü, evlerini büyük Marmara Depremi
öncesi Devlet desteğiyle sıfırladılar desinler. Nasıl olacak, hayal perest olma
Ozan, diyenler çok olacak biliyorum, ama benim adım Hıdır elden gelen budur
misali elden başka bir şey gelmiyor. Dönüşüm şart, güçlendirme şart. Gelin
Beykoz mezarımız olmasın…