Seçim
tarihimiz belli olduğuna göre, rahatça nefes alabiliriz. Zaten tüm sıkıntımız
bu tarihin açıklanması ve adayların resmi dille adaylıklarını ilan etmesiydi!?
İronik
yaklaşmak istedim, çünkü belki bu dildir etkili olan...
Ekonomik
olarak zor zamanların yaşandığı Ülkemde, tüm sorunların bir kenara atılıp,
zaten süreç içerisinde belli olması gereken konulara gereğinden fazla bağlanması
inanın beni üzüyor. Bir yandan, işin medya boyutunda birileri işini çok iyi
yapıyor. Halk bu yolla asıl meseleleri ya göz ardı ediyor ya da bazı kesimin,
bu perdeleme işine geliyor.
Herhangi
birine kalem kalem aylık ödediklerini sorsak o zaman nasıl kaşıkla verilip,
kepçeyle geri alındığını daha iyi anlar mısınız?
Bırakın
Avrupa’yı, bırakın Paris metrosunu, Almanya’nın market raflarından bize ne, Fransa’daki
ekmek kuyruklarını duyunca; Türkiye’de ekmeğin bazı bölgelerde 6 TL olduğu gerçeğini
daha iyi mi sindireceğiz.
İstanbul’da
yaşayıp deniz görmeyen, İzmir’de yaşayıp fuar bilmeyen, Ankara’da yaşayıp köyünden
çıkamayan insanlara; Paris metrosundan bahsederken, en iyi bizizi vurgulamak
kolay olsa gerek.
Seçim
tarihiyle başladım yazıma, çünkü bu memlekette Vatandaşın tek önemli olduğu
zaman, seçime geri sayımın yapıldığı zamandır.
Yoksa Denizli’de
iki çocuk annesi, başörtüsüyle boğulmayınca, boğazı kesilerek öldürülmüş kimin umurunda...!?
Benim umurumda
arkadaş!
Aç gözünü, doğru
eleştiri ve değerlendirmelerle yap seçimini.
Mevzu
partizanlık değil, sadece gerçeğin bambaşka bir halde, tozpembe sunulmaya çalışılması
beni rahatsız ediyor. Bir kişi bile farkındalık oluştursa, kazanım kazanılmıştır
diye bakıyorum.
Öte yandan
yazıma son vermeden İsveç’te yaşanan olayı kınıyorum. Hak ve Özgürlük
kavramlarına tutunan herkesin, yaşananlara tepki göstermesi gerektiğine
inanıyorum.
Saygılar…