Öğretmenim, canım
benim seni ben pek çok pek çok severim diye başlayan ve gözlerimi kapatıp
huzurla dinlediğim, o melodinin ruhuma kattığı mutluluğu inanın tarif edemem.
Öğretmenler
Gününe denk gelen bu köşe yazımda, Öğretmenlerimize, dolayısıyla Öğrencilerimize
hatta Velilerimize değinmeden geçemezdim.
2011
senesinde ilk kez tattığım öğretmenlik duygusunun yanına şimdilerde veli olma durumu
da eklenince madalyonun her iki yüzünü de tatmış oldum. Lisede Öğretmenlik yapmanın
verdiği farklılıkla, bugün eski öğrencilerim boyumu geçip, evlenip çoluk çocuğa
bile karıştılar. En son Öğretmeni, olduğum miniklerim de şuan ortaokuldalar
büyük beklentiyle kendilerini takip etmekteyim.
Hala
sevgilerinin, saygılarının baki olduğunu bildiğim güzel çocuklarıma bir kez de buradan
teşekkür etmek istedim. Bu kutsal mesleğin parçası olmaktan, Başöğretmen
Atatürk’ün yolunda olmaktan hep gurur duydum.
Gelelim
madalyonun diğer kısmına...
Şu zamanda
veli olmak ne kadar zormuş, Öğretmek kolaymış ta, arkayı toplamak zormuş. Bu
ironik sözlerimin sebebi, aslına bakarsanız abartılı şekilde kutlanan Öğretmenler
Günü etkinlikleridir. Bazı Meslektaşlarımın, hoşuna gittiğini, hatta veli
grubuna önceden, düzenlenecek etkinlikle alakalı talimatlar verildiğini şu dönemde
öğrenmiş bulunmaktayım.
Çok pahalı restoranlarda,
veli grubunun karşıladığı aile yemeklerinden tutun da öğretmen için açılan
banka hesaplarına, hediye çeklerine, bu abartılı durumlara ne gerek var
demekten kendimi alamıyorum.
Çok şükür
ki, benim gibi düşünen oğlumun öğretmeni, veli toplantısında kesin bir dille bu
tarz hediyeleri ve kutlamaları istemediğini, sadece çocuğun bire bir öğretmenine
küçük bir şey vermesini, en fazla günün anlam ve önemi için, bunu kabul edebileceğini
söyledi. Bir kez daha aynı görüşte olduğum Meslektaşımla gurur duydum.
Mesleğimizin
önemi çok açık, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum mantığıyla bakarsak
ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Fakat bu tarz küçük meseleler, maalesef mesleğin
ruhuna gölge düşürür nitelikte. Biryandan basit düşünecek olursak bizler görevimizi
yapıyoruz, bu devirde görevini yaptığı için bu tarz şaşalı kutlamaya kim maruz kalıyor
ki!?
Son görev
yerim olan Zafer Sarıyer İlköğretim Okulunda, el işi kâğıdıyla bana gül yapan
Yasemin’imin, resimlere beni ve ailemi çizerek günümü kutlayan Şeyma’mın, ilk öğrendiği
harflerle bana mektup yazmaya çalışan Efe’min masumluğu, şimdilerde kaybolmuş
durumda, bense hala o güzel hediyeleri saklar zaman zaman bakar çocuklarımı anarım.
Anlatmak istediğim, elbette kutlayın, bu özel güzel günü lakin içinde barındırdığı kutsallığı bozmayın, abartmayın derim. Kınında kalmayan bu düşüncelerimle, bir kez daha tüm Meslektaşlarımın, Öğretmenler Gününü kutlarım, ilk öğretici olan Annelerimizi, Babalarımızı da Saygıyla Selamlarım...