Adam
yorgun argın eve geldiğinde 8 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken bulur.
Çocuk babasına ‘’Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun ?’’diye sorar.
Zaten
yorgun gelen baba, “Bu senin işin değil” diye cevap verir. Bunun üzerine çocuk
“Babacım lütfen, bilmek istiyorum” diye üsteler. Baba sinirlenerek 80 lira” diye
cevap verir. Bunun üzerine çocuk “Peki bana 30 lira verir misin” diye sorar.
Baba iyice sinirlenip, “Benim senin saçma oyuncaklarına ayıracak param yok.
Hadi, derhal odana git ve kapını kapat” der.
Bir süre sonra adam dinlenince, çocuğa parayı
neden istediğini bile sormadığını düşünür, çocuğunun odasına gider. Yatağında
olan çocuğa, “Uyuyor musun” diye sorar. Çocuk “Hayır” diye cevap verir.
– “Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm.
Ama yorucu bir gün geçirdim, al bakalım, istediğin 30 lira.” der. Çocuk
sevinçle “Teşekkürler babacığım” der ve hemen yastığının altından diğer buruşuk
paraları çıkarır. Bunu gören baba tekrar sinirlenerek, “Paran olduğu halde
neden benden para istiyorsun? der.
“Param
vardı ama yeterince yoktu ” diyen çocuk elinde sıkıca tuttuğu paraları babasına
uzatır;
– “İşte şimdi tamam 80 lira, bir saatini
alabilir miyim babacım?”
Belki
internette dolaşırken, belki bir kitapta bu hikâyeyi okumuş olabilirsiniz.
Belki de abartılı bulup çokta dikkate değer bulmamış olabilirsiniz. Liralı
kısmı bir tarafa bırakırsak işimize gösterdiğimiz özeni, zamanı, sabrı acaba
evdeki çocuklarımıza gösterebiliyor muyuz? Beslenme, barınma veya konforlarını
sağlamak adına çalışmanızı sebep göstererek olmazsa olmaz olan sevgimizden,
ilgimizden mahrum mu bırakıyoruz?
Moda,
marka, teknolojik araçların hızla gelişmesi, ürünlere yönelik seçenek fazlalığı,
sosyal medyada paylaşımların çekiciliği sürekli bir tüketim açlığına bizleri sevk
etmekte, bu açlığı doyurmaya yönelik saatleri hiçe sayan bir çalışma temposu
tüm bedenimizi, ruhumuzu esir almakta. Öncelikle belirtmek gerekir ki nasıl ki
midemizi uygun olmayan besinlerle doyurduğumuzu sandığımızda kan şekerinin
hızlı yükseliş ve düşüşüne bağlı uzun sürekli tokluk sağlayamadığımız gibi diyabet,
obeziteye kapı aralarız yani açlığı bastırma alışkanlığı, sağlığı bozmaya kaynaklık
eder.
Günümüzde
bizleri esir alan, uygun olmayan tüketim alışkanlıkları ve onları
karşılayabilme çabası asıl doyurulması gereken sevgi ve ilgisinin yoksunluğuna
ortam hazırlar. Geçen ay ki makalemizde belirttiğim üzere gelecekte
çocuklarımızda vuku bulabilecek psikolojik bir problemde’’çocukluğuna
dönüldüğünde ‘’ emin olun çocuklukta kullandığı telefonun, ayakkabının, montun
markası çokta önemli olmayacaktır.