Sen kendine değer
vermezsen hele ki başkalarından değer görmek istersen.
‘’Saçımı süpürge ettim.’’ kültüründe yoğrulmuş bir nesiliz. İşte tam da
o yüzden büyük sermayemizdir bu söz ve kırılma, kızgınlık durumunda sıkça
dökülür ağızdan ‘’Senin için, sizin için saçımı süpürge ettim ‘’Söze muhatap
olan veya olanlar bunu talep etmiş midir? Bilinmez… Yoksa doğumumuzdan,
çocukluğumuza bize öğretilmiş, artık nefes almak gibi otomatikleşmiş midir
fedakârlık, kendini yok sayış?
Öz saygı TDK tarafından insanın kendine duyduğu saygı, onur,
haysiyet, izzetinefis şeklinde tanımlanmaktadır. Doğum itibariyle özellikle
annesine veya bakımını üstlenen kişiye bağımlı olan bebek, bir-iki yaş aralığında
bağımsızlık bayrağını göstermeye başlar. Çünkü artık yürüyordur, önüne koyulan
yiyeceğini bağımsız olarak ağzına koyabiliyor, bardak kullanabiliyor dur. İşte bu
tek başına yapabilir olma duygusu özgüveni pekiştirirken, mantık aranmaksızın benmerkezci
bir süreç 4 yaşa kadar tahta çıkarır. Belki de psikolojik olarak ebeveynlerin,
çocuğun bakımını üstlenen kişilerin, ondan önce aileye dâhil olmuş çocukların
en zor zamanlarıdır. Fırtına estiren çocuğun o anda karışılacağı tepkiler bir
kaç yıl veya yıllar sonra ortaya çıkmak üzere bilinçaltının bir köşesine
imzasını atar. Bağımsızlık bayrağı elinde gezen çocuk, ya gelen tepkiler,
kısıtlamalar, belki de gösterilecek şiddetle bayrağı elinden fırlatacak
özsaygısında açılan yara ile mücadele edecek, ya aşırı tolerans ile karşılaşıp
bayrağını çokta uğraşmadan göndere çekerek şişirilmiş bir ego ile yaşamı diğer
insanlara zorlaştırma konusunda yol kat edecektir. Son seçenek ve tercih
edilmesi gereken de mantıklı – makul çerçevesinde tepkileri diğer bireylerden
cevap bulacak çok daha emin adımlarla yola devam edecektir. Giriş
paragrafımızda aslında bu dönemde oluşmaya başlar.
Sürekli birilerine fedakârlık ve benmerkezcilik
bir pilin iki kutbudur.
Senin için ‘’Saçımı süpürge ettim’ ’ifadesini kullanan = Aşırı fedakâr,
kendinden vazgeçmiş bir insansa
Uğruna feda olunan kişi = Hangi özellikleri taşır sizce?
Kim için fedakârlık yaptım? Neden aşırı yük almak zorunda kaldım? Beni
yük almaya zorlayan koşullar nasıl oluştu? Hatırlayabildiğim kadar geçmişe
gittiğimde fedakârlık olarak değerlendirilebilecek ilk davranışlarım neler?
Duygusal ve ailevi ilişkilerde de tıpkı iş ilişkilerimizdeki gibi kendine has bir denge esas olmalıdır. İş ilişkilerinde, kişiler, iş bölümü, organizasyon şeması, görev tanımı kavramları çerçevesinde iletişim kurarlar. Bilinir ki bu şemadaki bir ihmal ürünün ya da hizmetin ortaya çıkışına müdahaledir. İş verici kurum veya işveren buna tahammül göstermez, gösteremez. Bütün bunların belki de en önemlisi iş arkadaşın görev ihmalini uzun süreli üzerinde taşımaz, sana, idare merciine iletir, konu işte olsa görev ihmali orada kurulmuş arkadaşlıklara da ağır darbe verir. Düşünsenize iş arkadaşınız için saçınızı süpürge eder misiniz? Çalışmayan bir ekip arkadaşınızın ne kadar süre işlerini yapmadan sizle aynı hakları kullanmasına tahammül edersiniz? Denge iş yerlerinde yazılı olan veya olmayan etik değerler çevresinde hareket ederken ailede süreç çoğu zaman sevgi kavramının (ki burada sevgi çoğu zaman kendini sevmemekle güç bulur)gölgesinde yer arar kendine. Çocukluk –bebeklik geçişinde ailede kazanılmasına müsaade edilmeyen özsaygı yıllar boyu baskı altında kalınca bir gün dilden dökülmeye başlar ‘’Saçımı süpürge ettim .’’Karşıdan bir ses eşten, çocuktan, arkadaştan’’ Ben mi istedim saçını süpürge etmeni’’İşte o sesten önce son çıkış belki de Sen kendine değer vermezsen hele ki başkalarından değer görmek istersen. Hayat öykünde kendi sevebilmek, kendine merhamet üzerine yazımızda buluşmak dileğiyle.