Çocuk yaşta olanımız, gencimiz, yaşlımız, sarışınımız,
esmerimiz, kumralımız, yürümeye yeni başlayanımız, öğrencimiz, ev hanımımız,
çalışanımız, akademisyenimiz,
Güneylimiz, kuzeylimiz, doğulumuz, batılımız hatta ülkemizde
yaşayan yabancı uyruklumuz, babamız, ağabeyimiz, kardeşimiz, erkek arkadaşımız,
nişanlımız, kocamız, artık bağımızın kalmadığı eski kocamız tarafından
ÖLDÜRÜLÜYORUZ!!!
Pandemi sürecinin yaşattığı korku dolu günler, çocuklarımızın
gözünün önünde olması, medyada her cinayet sonrası gösterilen tepkiler hiçbir
şey mani olmuyor ÖLDÜRÜLÜYORUZ!!!
Peki, suçumuz ne? Bir kaç sene öncesi kullanıldığı hala
geçerli olduğu üzere kullandığımız turuncu kimlikler mi? Nedir bu mavi kimlik
sahiplerinin kendilerini bu kadar üstün ve cezalandırıcı görevi yüklemesi?
Her Kadın Cinayeti sonrası tepkilerimizi klavye başında
bildiriyor, lanetler yağdırıyoruz. Bir tık daha girişimci davranıp adliye süreçlerinde,
cenaze törenlerinde sesimizi duyurmak istiyoruz. Ne mi oluyor? Üzerinden 3 gün
geçmeden başka bir kara haber tekrar önümüze düşüyor ki bu sıklık artık
sıradanlaşıp trafik kazası haberi gibi okunup, seyredilip geçiliyor.
En çok merak ettiğim konu bu cani zihniyetler nasıl bir aileye mensup? Evet, suç bireyseldir ama bilinen bir gerçek var ki aile yaşantılarımız, anne rahmine düşüşümüzle başlayan yaşam öykümüz tuğla misali üst üste eklenerek bizi biz eder. Bu nedenle caninin ağzından çıkan kıskandım, seviyordum, kabul etmedi, maddi zorluklarım vardı, aldattı gibi savunmaları yerine, derine en derine yaşam öykülerine bakmayı daha çözüm odaklı değerlendiriyorum. Çözüm odaklı derken bir hatalı anlaşmaya sebep vermemek için açıklamak isterim. Modern çağın ışığında hepimiz ebeveynlik rollerimizi en iyi şekilde yerine getirme yarışındayız adeta. Gebelik sürecinden itibaren klasik müzikle başlıyor, hamile yoga programlarına katılım sağlıyoruz. Yaşamının ilk yılları itibariyle tanıştıracağımız bakıcıları, anaokulları için derin araştırmalar yapıyor örneğin yabancı dil olmazsa olmaz diyoruz. Okul çağı öncesi telaşla okuma yazma öğretiyor, ilkokul öncesi okuma yazmayı artık olması gereken bir şey kabul ediyoruz. Sanki bu arada asıl vermemiz gerekenleri atlıyoruz. Çocuklarımızın yanında ebeveynler arası ilişkilerimiz, biz ebeveynlerin çevre ile kurduğu ilişkiler, üçüncü kişiler hakkında yaptığımız yorumlar, araç kullanırken sergilediğimiz davranışlar, işimize karşı tutumuz… Çok erken dönemde, yabancıl dil eğitiminden önce başlanması gereken asıl konular. Cinsiyet farklılığına ilişkin söylem ve tavırlarımıza önem vermek, özellikle erkek anneleri olarak daha çocukluk yaşlarından cinsiyet farklılıklarına ilişkin bilinçaltlarına kodlar oluşturacak tohumları serpmekten kaçınmak, onların yaşamların en önemli katkı olacağı gibi ÖLÜYORUZ, ÖLMEZSEK SÜRÜNDÜRÜLÜYORUZ için aşı olacaktır.