2020 kendi yorgun, biz daha yorgun…
Şehitlerimiz, depremler, çığ felaketi ve Corona… Yılın ilk
günleri itibariyle bu gece ne oldu, bugün ne olacak diye yaşadık adeta her günü.
Televizyona, sosyal medyaya kitlendik gelişmeleri takip ettik bazen de
psikolojimiz bozuluyor diye düşünerek hepsine birkaç gün kısıtlama getirdik. Getirdik
derken uzakta kalmış gibi söz etsem de durum yılın bu son günlerinde de aslında
aynı. Yakınlarımızı kaybetmenin acısı yüreklerimizde, virüs kapacağım, yakınlarıma
bulaştıracağım kaygısı yine kabuslarımızda.
Yeni bir 365 gün kapımızda. Adı 2021. Dualarla, ümitlerle,
heyecanla, bıkkınlıkla bekliyoruz bir dönüşün daha tamamlanmasını.
Peki, tüm bu süreçte siz neler yaptınız? Tüm bu yaşananlara
karşı nasıl bir duruş sergilediniz? Çıkarımlar yaptınız mı? Yaptığınız
çıkarımlar farkında lığa ve dönüşüme olanak sağladı mı? Ya da hepsine
kulaklarınızı tıkayıp, gözlerinize uyku bandınızı geçirip üç günlük dünya,
önemli olan psikolojim diyerek bir savunma mekanizmasına mı dayadınız
sırtınızı? Yoksa iliklerinize kadar korku içinde mi geçti, geçiyor günler? Yeni
fobiler, takıntılar 2020 aksesuarlarınız mı oldu? Hayata ilişkin umutsuzluk
havuzuna sadece ayaklarınız mı, tüm bedeniniz mi girdi yoksa diplere dalış mı yaptınız?
Danışanlarımdan ilk seansta bir defter almalarını isterim
kendilerine. Enerjilerine göre turuncu, kırmızı, mavi, yeşil. Kendilerine özel
kendi hikâyelerine özel. Hani söz uçar yazı kalır sözünün en anlamlı halidir
kendimize ait not alınanlar. Farkındalık, dönüşüm bir anda gerçekleşmediği gibi
bazen de isminin tersine fark ettirmeden gerçekleşir. İşte bu yüzden belki de
not alınan o sayfalar bize zamanla ayna görevi yapar. Değiştin diye göz kırpar.
Bankadaki paranız, mevcut borçlarınız çoğu zaman bir deftere kayıtlıdır, özenle
saklanır, düzenli takip altına alınır. Çünkü bunlar bizim için değerlidir. Ya kendimiz,
gelişimimiz dönüşümümüz biraz ilgiye, takibe layık değil midir?
Deprem, can kayıpları… Enkaz başında bekleyen anne babalar,
evlatlar. Ateş düştüğü yeri yakar mantığıyla birkaç gün uzaklardan dökülen gözyaşı,
elden geldiğince bağış yardım. Biraz daha yaşadığımız binaya. Eve özen. Ya
hayata ilişkin bakış açımız hırslarımız, inatlarımız, öfkemiz,
küskünlüklerimiz, kırgınlıklarımız…
Çığ, kayıplar… Yine Ateş düştüğü yeri yakar mantığıyla birkaç
gün uzaklardan dökülen gözyaşı, tedbir, tedbirsizlik tartışmaları. Ya hayata
ilişkin bakış açımız hırslarımız, inatlarımız, öfkemiz, küskünlüklerimiz,
kırgınlıklarımız…
Ve corana. Bu konuda sitemimi izninizle sona saklamakla
birlikte bu pandemi süreci neleri tetikledi neleri yaşattı size? Belki en sevdiklerinizi
kaybettiniz, kaybetme korkusunu yaşadınız.
Covid oldunuz, süreci tüm ağırlığıyla yaşadınız. Aileniz ve siz virüsün
uğramadığı şanslılardansınız ama virüsün varlığını bilmek bile yaşamı zehir etti.
Maddi olarak zor günler yaşadınız, yaşıyorsunuz. Tüm akraba, dostlarla mesafe
girdi aranıza. Sarılmaya hasret kaldınız. Peki, size neyi öğretti bu virüs?
Ellerini en az 20 sn yıkamayı, hijyene dikkat etmeyi. Evet, hafızamıza kazıdı. Ama
aradığım cevap bu değil. Peki, size neyi öğretti bu virüs? Hayata ilişkin bakış
açımız hırslarımız, inatlarımız Öfkemiz, küskünlüklerimiz, kırgınlıklarımız…
Sitemime gelince, eski günlerimize, hani maskesizce o Beykoz
‘umuzun yosun ve orman kokusuyla karışık
havasını içimize çekeceğimiz sabahlara, evlerimizde keyifli bayramlara, her
şeyden öte sevdiklerimize özgürce sarılabileceğimiz günlere ulaşmak için en
büyük fedakarlıklarımızdan sokağa çıkma yasağı gün ve saatlerinde, hazır kimse yok,tenha tenha bir
çıkıp hava alalım, bunun paravanı olarak ta evinin yakınındaki marketi es
geçerek fırın veya market alışverişini bahane eden hemşerilerim umarım emniyet
güçlerinin makbuza ceza yazmasına gerek kalmadan özel defterinize insanlara saygı duyarım diye not
alabileceğiniz farkında lığa sahip olursunuz .
‘’Ne zor günlerdi 2020’’ diye
bahsedebileceğimiz 2021 yılının tüm dünyaya ve ülkemize huzur ,sağlık ve
bolluk içinde yaşanması duasıyla…