İlçemizin Başöğretmeni, Beykoz İlçe Milli Eğitim Müdürü Kazım Bozbay 24 Kasım Öğretmenler günü münasebetiyle gazetemizin isteği üzerine, internet ve basılı gazetemizin Başyazısını yazmıştır. Kendisine çok teşekkür ediyor yazı metnini orijinal haliyle okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Öğretmenin İtibarı
Yine bir 24 Kasım Öğretmenler Günü, televizyon
programlarında devlet büyüklerimizin, Öğretmenler Günü mesajlarında,
öğretmenlik mesleğinin önemi ve öğretmenlerin ne kadar cefakâr ve fedakâr
olduklarından, çok kıymetli, eli öpülesi insanlar olduklarından dem vurularak
anlatımlar yapıldığını duyar gibi oluyorum. Tıpkı Anneler Günü, Babalar Günü, Dünya
Kadınlar Günü gibi bir günde kutlanan, bir hediye, bir çiçekle geçiştirilip Bir dahaki yıla
kadar bir daha hatırlanmayan sıradan bir gün gibi. Oysaki öğretmenlik en
kıymetli meslektir. Zira diğer meslek erbaplarını da en nihayetinde öğretmenler
yetiştirmiş oluyor.
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk “Milletleri kurtaracak yalnız ve ancak
öğretmenlerdir” sözü ile hakikati en güzel bir şekilde ifade edilmiştir. Türk
toplumunun her yönüyle düze çıkması maddi ve manevi kalkınmasını
tamamlayabilmesi için öğretmenlerin olması gereken bir şekilde yetiştirilmesi
ve olması gereken yerde bulunması icap eder. Bunun gerçekleşebilmesi için ise
YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün
sıkı bir işbirliği içerisinde, öğretmen adaylarının seçiminden tutun da mevcut
öğretmenlerin her yönden geliştirilmesi için çok önemli programlara sahip
olmaları gerekir.
Öğretmenlerin ekonomik yönden de tatmin olacakları maddi imkânların
iyileştirilmesi mesleğin cazibesini artıracağından, daha başarılı ve daha zeki
öğrencilerin bu mesleğe yönelmesine imkân verecektir. Ayrıca öğretmenler,
geçimlerini temin için ek iş yapma, özel ders verme gibi yollara tevessül etmek
zorunda kalmayacaklardır. Fakat bu tedbirler bile tek başına öğretmenlik
mesleğinin olması gereken yere erişmesine yeterli olmaz. Zira günümüzde öğretmenlere
karşı haksız ve olumsuz bir tutum gelişmiş durumdadır. Bir kısım kendini bilmez
veli ve onların yetiştirdiği çocukları, öğretmenlere karşı hiç hak etmedikleri
şekilde saygısız hatta şiddet içeren tutum ve davranış içinde olabilmektedirler.
Oysaki eskiden öyle miydi? Büyüklerimizden hep dinleriz. Anadolu’da öğretmenin
toplum nezdindeki yeri ve önemi çok farklıymış. Bizim kuşak içinde öyle
söylenebilir. Öğretmen toplumda itibarı en yüksek, insanların hem sevdiği hem
de saydığı değer verdiği bir konumu vardı. Günümüzde birçok değerimizde erozyon
yaşandığı gibi büyüklere saygı bilim ve eğitime saygıda da birçok aşınma
görünüyor. Hatta daha da kötüsü veliler kendi çocuklarının öğretmenlerine saygı
duymadığı gibi bunu çocuklarının yanında, öğretmen hakkında yaptıkları saygısız
ve ölçüsüz eleştiriler hatta hakaretler ile çocuğun gözünde öğretmenin yeri ve
itibarını tamamen yerlere Seren bir durum söz konusu olabiliyor. İşin daha da
vahim olanı ise ulusal medyaya da yansıyan Öğretmenlere karşı velilerin
uyguladığı şiddet eylemleri bir hayli artmış durumda. Gün geçmiyor ki
televizyon ve gazetelerde Tıpkı sağlık kuruluşlarında, acil servislerde sağlık
çalışanlarına uygulandığı gibi, öğretmen ve okul yöneticilerine karşı da şiddet
haberleri görmeyelim. Biz Türk toplumu olarak değerlerimizi ne ara yitirdik. Nasıl
oldu da, yoldan geçerken ayağına kalktığımız, önünde ceketimizin tüm
düğmelerini iliklediğimiz öğretmenlerimize karşı saygımızı ve sevgimizi
kaybettik. Bununla da yetinmeyerek zaman zaman o itibar abidesi kişilere karşı
el kaldırmayı normal görünür hale geldik. Bu yıl birçok öğretmen sendikasının
da gündeme getirdiği gibi öğretmen ve okul yöneticilerimize karşı şiddeti
önleyici kanuni düzenlemelerin bir an önce yapılmasına aciliyet ile ihtiyaç
vardır. Yoksa öğretmenler kendi can güvenliklerini öne sürerek öğrencilerin hiçbir
olumsuz tutum ve davranışına karışmayacak ve onlara “Ne haliniz varsa görün”
diyecek hale geleceklerdir. Bir de öğretmenlerin okullarda mesleklerini icra
ederken muhatapları olan öğrencilerine gerektiğinde biraz kaşlarımı çatması,
terbiyesi için biraz sesini yükseltmesi veliler tarafından “Çocuğumun
psikolojisi bozuluyor” iddiasıyla şikâyet edilmesi hatta şikayetlerin yargıya
taşınması öğretmenlerin moral - motivasyonu ve gayretini ciddi manada olumsuz
etkiliyor. Çocuklar artık evde patron oldukları gibi okulda da patron olmak
istiyorlar. Bu gidişat Türk toplumunu doğru bir yere götürmeyecek. Herkes kendi
rolünü iyi bilmeli ve oynamalı. Anne babalar kendi rolünü, çocuklar kendi
rolünü, öğretmenler de kendi rolünü oynamalılar.