İlçemizin Başöğretmeni, Beykoz İlçe Milli Eğitim Müdürü Kazım Bozbay 2019-2020 Eğitim Öğretim başlaması münasebetiyle gazetemizin isteği üzerine internet ve basılı gazetemizin Başyazı’sını yazmıştır. Kendisine çok teşekkür ediyor yazı metnini orijinal haliyle okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Eğitim mi? Öğretim mi?
2019- 2020 Eğitim Öğretim yılının başlamak üzere olduğu şu günlerde,
öğrenci ve öğretmenlerimize, “ Yuvanıza hoş geldiniz. İyi ki varsınız” diyerek
başlamak istiyorum.
Milli eğitim sistemimizi şekillendiren eğitim ve öğretim kavramlarının bir
biri ile ilişkisi nedir? Toplumsal
kalkınma, huzur ve barış için hangisi daha önemlidir diye aklınıza gelebilir.
Toplumda karşılaştığımız olumsuzlukları gördüğümüz zaman hemen herkesin ilk
tepkisi “Eğitim şart” şeklinde oluyor. Evet, eğitimin gerçek amacı insanlara
olumlu tutum ve davranış kazandırmak insanların davranışlarını olumlu yönde
değiştirip geliştirmelerine katkı sunmaktır. Ülkemizde uzun bir süredir eğitim
çağındaki çocukların neredeyse yüzde yüzü okula gittiği ve bir eğitimden
geçtiği halde verilen bu eğitim neden istenilen düzeyde etkili olmuyor ve Neden
hala diz boyu cahillik toplumun önünde duran en büyük sorun olarak karşımıza
çıkıyor. Neden hala insanlar birbirlerine saygı duymuyor? Neden hala ekranlarda
her gün bir kadın cinayeti ile karşı karşıya kalıyoruz. Neden hala sokak
hayvanlarına işkence ediliyor? Aslında bu sorunun sebebini 16. yüzyıl şair ve
mütefekkiri Fuzuli şu veciz sözleriyle asırlar öncesinden ifade etmişti. “mey
biter Saki kalır, her renk solar Haki kalır. İlim insanın cehlini alsa da
hamurunda varsa eşeklik baki kalır.”
Tam da bu noktada eğitim ile öğretimin aynı şey olmadığı, öğretim, ülkenin
ve toplumun maddi gelişmesi, kalkınması ve refahı yönünde çok önemli katkılar
ve imkânlar hazırlarken, eğitimin de toplumun manevi, ahlaki ve insani
gelişimine katkı yaptığı ortadadır. Bu itibarla eğitim ile öğretimi birbirinden
ayırıp birini ihmal etmek eğitim-öğretimin gerçek hedeflerine ulaşmasını
engelleyecektir. Öğretim okullarımızda öğretmenlerimiz aracılığı ile ve her
türlü teknolojik araçlar kullanılarak yapılıyor. Ancak eğitim sadece okulda ve
öğretmenler tarafından verilebilecek bir konu değildir. Eğitim toplumun yapı
taşı ailede başlar. Hatta anne karnında başlar diyebiliriz. Anne-babanın
genlerinden gelen bazı karakter ve davranış kalıplarından tutun da, aile
bireylerinin aile içi iletişimde birbirlerine karşı sergiledikleri tutumlar,
sürdüre geldikleri alışkanlıklar, çocuklar için gerçek manada birer örneklik
teşkil etmektedir. Çocuklar anne ve babalarının adeta küçük bir modeli olarak
yetişmeye başlarlar.
“Çocuklarınıza bir şey söylemenize gerek yok. Siz doğru şeyler yapın onlar
sizi taklit edeceklerdir” şeklinde ifade edilen söze katılmamak mümkün değil. Bilim
adamları insanın zekâ gelişimi ve karakterinin oluşumunun 6 yaşına kadar büyük
oranda şekillendiğini söylüyorlar. Çocuklar da genelde 6 yaşına kadar büyük
oranda ailenin yanında ve onların dizinin dibinde yetişir. O anlamda ailelerin
çocuklarının eğitimi konusunda son derece önemli bir rol üstlendikleri
muhakkaktır. Burada okul öncesi eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Çocuklar
ne kadar erken eğitim kurumları ile tanışır ve okula başlarlar ise
sosyalleşmeleri özgüvenleri o kadar çabuk gelişir. Tabi ki okullarımızdaki
öğretmenlerin de tek görevleri çocuklara akademik açıdan bir şeyler öğretmek
ile sınırlı olamaz. Öğretmenler Aileden sonra çocuğun muhatap olduğu onların üzerinde
etkili olabilen ikinci unsurdur. Bu itibarla öğretmenlerimize de rol model
olmaları bakımından son derece mühim bir görev düşmektedir. Tutum, davranış hal
ve hareketleri ile öğrencilere örnek olacak şekilde olumlu ve uyumlu
davranışlar sergilemek durumundadırlar. Sorun belli ise aslında çözümü de belli.
Toplumdaki olumsuzlukların giderilebilmesi için iki önemli kuruma çok önemli
görevler düşüyor. Birincisi aile ikincisi de okul. Devlet ailenin korunması ve geliştirilmesi
için daha çok şey yapmalı. İnsanlar belki ailelerini seçemiyor ama, devlet,
öğretmen olacak kişileri seçerken bazı önemli kriterler koyabilir. Üniversite sınavlarında
yeteri kadar soru çözebilen her insan eğitim fakültelerine yerleştirilmemeli. Bu
insanlar, çok önem verilen bir değerlendirmeden geçtikten sonra kabul edilmeli,
eğitim fakültelerinde de son derece
önemli, insani ve ahlaki eğitimden geçirilmeli.
Mezun olduklarında çocukları, hayvanları, doğayı ve ülkesini seven ve
koruyan birer öğretmen olarak görevlerine başlamalı ve çocukların erdemli
bireyler olarak yetişmelerinde aileler ile birlikte çok önemli bir
sorumluluğunun olduğunun bilincinde olarak görevlerini sürdürmelidirler. Toplumun
maddi ve manevi yönden kalkınması, eğitim ve öğretimin toplumdaki rolünün en iyi
şekilde gerçekleştirilmesi ancak bu yol ile mümkün olabilecektir Kazım
Bozbay Beykoz
İlçe Milli Eğitim Müdürü