Demokrasi ile yönetilen ülkelerde halk kendisini yönetecek olanları seçimle iş başına getirir. Seçime katılan yurttaşlar görüşleri doğrultusunda oy verirler. Bu bakımdan oy kullanmak keyfilik değil, bir görevdir. Oy vererek demoktarik hakkımızı kullanmış oluruz.
Ne kaybedersiniz?
Kendinize en yakın olan hangisi ise onu tercih edin. Bu ülkede ben de varım deyin. Cemiyetlerde, kahve köşelerinde sürekli eleştirip benim düşüncemde hiç siyasi oluşum yok deyip hakkınızı ziyan etmeyin.
Seçim günü oyunuzu kullanmayıp daha sonra hala tenkit ediyorsanız sorun ülkeyi yönetenlerde değil kendinizde olduğunu bilmelisiniz. Bu hakkınızı kullanmamak sizin haklı olduğunuz anlamını taşımaz.
Oy kullanmamak bu ülke umurumda değil demektir.
Oy kullanmamak sizin karşıtlarınıza güç vermektir.
Oy kullanmamak kahve edebiyatı yapılması demektir.
Oy kullanmamak memnun olmadıklarınıza destek demektir.
Demokratik hakkımızı değerlendirme
Oy kullanma, demokrasiye inananların en önemli hakkıdır.
Oy kullanma, devletimiz- milletimiz için haktır.
Oy kullanma, bizim geleceğimizi seçme hakkımızdır.
Oy kullanmak, ülkemizin geleceğini tamamen kendi irademizle belirleme hakkıdır.
Oy kullanmak, kararsızlıktan vaz geçip ülkemize sahip çıkma hakkıdır.
Herkesin gönlüne göre siyaset yapan olmayabilir, ama bu oy vermemek için bir neden değildir. Oy kullanmak demokratik bir haktır.
Siz de ülkemi seviyorum diyorsanız sabah spor elbiselerimizi giyinip hem spor yapalım hem de oyumuzu mutlaka kullanalım.
Sandık başında tek başına, istediğimiz doğrultuda karar verebildiğimiz en güzel demokratik hakkımızı kullanmayı unutmayalım.
Haydi, Türkiye sandığa.
Ülkemiz için hayırlı olsun.
Her seçim döneminde aklıma gelen bir anımı izninizle sizlerle paylaşıyorum…
CHP’li Gençlik Arkadaşım
Çocukken beraber oynayıp beraber büyüdüğüm bir arkadaşım gençliğinde aşırı CHP sempatizanıydı. Hatta kendisine; “ Partini sev, fakat bu kadar aşırıya kaçma” derdim. Zaman geçti, evlendi, bizim ortamlarımızdan uzaklaştı.
1992 yılında bana geldi. “Ben Rüzgarlıbahçe’den bir yer aldım, iki odalı bir gecekondu yapmak istiyorum, bana yardımcı olur musun” dedi. Ben de ilgililerle görüştüm, idari iznini aldım, gecekondusunu yaptı ve oturmaya başladı. Sonra yine irtibatımız koptu.
1994 yılında, Beykoz Belediye Başkanlığı Seçimleri iptal edildiği dönemde seçimler tekrarlanana kadar başkanlık görevimi yapıyordum. Seçimler yaklaşmıştı. Rüzgarlıbahçe’deki çalışmalarım esnasında bu arkadaşıma evinin önünde otururken rastladım. Kendisi de yanıma geldi. Kısa bir muhabbetten sonra evinin camında kocaman bir Refah Partisi bayrağının asılı olduğunu gördüm. “ Yahu sen aşırı CHP’liydin, ne oldu sana?” dediğimde, “ Size oy vereyim de buraları Acarlara satın değil mi?” dedi. Şaşırmıştım. “ Nerden çıkarıyorsun bu asılsız lafları” dediğimde ise cevabı çok anlamlıydı: “ Onlar dindar insanlar, yalan söylemezler”.
Algı böyleydi, buydu… Daha fazla konuşmak, ikna etmeye çalışmak sonucu değiştirmiyordu…
Saygılarımla.